11 Haziran 2023 Pazar

Haz, Mutluluk, Huzur


Modern insan haz, mutluluk ve huzur kavramlarının hayatındaki yeri ve yansımaları hakkında kafa karışıklığı yaşıyor kanaatimce. Anlık zevkler veya kısa süre sonra ortadan kalkacak arzuları önceleme olarak tanımlanabilecek haz daha ziyadesiyle nefsî olarak düşünülebilir. İslam anlayışında yer alan nefis mücadelesi esasında bu anlık zevklerin insanın iradesince frenlenmesi anlamına gelmekte. Peygamberimizin nefis mücadelesini “büyük cihad” olarak tanımladığını, Kur'an'da hevalarını ilah edinenlerin yerildiği, nefs-i emmarenin kötülüklerinden bahsedildiği bilinmektedir. Eski Yunan filozoflarından Aristippos ve Epikuros tarafından ortaya konan ve Türkçe'ye “hazcılık” olarak çevrilen “hedonizm” insanın haz aldığı şeyi doğru kabul eden ve her zaman kişiye haz veren şeye yönelmenin gerekli olduğunu ifade eden bir anlayıştır. Günümüz insanının bir kısmında bu anlayışın hakim olduğu ve insanların eyyamcılık olarak ifade edebileceğimiz şekilde günlük yaşadıklarını sanki yarınları yokmuş gibi, amaçsız gibi yaşadıklarını maalesef görmekteyiz.

Anlık zevklerin esiri olmadığını düşünen veya hakikaten böyle olmayan insanlar da mutluluğun peşindeler. Mutlu olmak veya hayatını mutlu olarak geçirmek için insanlar yoğun uğraş vermekteler. Hatta bazıları bu amaç uğruna profesyonel destek almakta, psikolog ve psikiyatrist kapısı aşındırmakta. İnancımız dinin amacının dünya ve ahiret mutluluğu olduğunu vaz ederken insanların neden mutlu olamadıklarını veya mutlu olmak için neden bu kadar arayışta olduklarını belki de insanların dine karşı olan konumlarıyla bağlantılı düşünmek gerek. Modern insanın İslam'a karşı kendini konumlandırdığı yer, belki de ne kadar mutlu olabileceğinin de bir göstergesi.  Dine yakın olma, dinî bir yaşantı sürme, mutluluğu bize yaklaştırabilir çünkü insanı yaratan Allah, onun fıtratını, özünü, yapısını en iyi bilendir. “O halde dünya ve ahiret mutluluğunu hedefleyen bir inancın mensubu olan Müslümanların yaşadığı ülkeler ne kadar mutlu?” diye bir soru akla gelebilir -ki gelmesi de normaldir- Dünyada yapılan mutluluk araştırmalarında genelde nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde mutluluk endeksleri düşük çıkmakta. Burada insanların mutluluktan ne anladıkları da önemli olmakla beraber, insanlara saadeti vaat eden bir dinin mensubu olma iddiasında olanların o inancı ne kadar yaşadıkları da etüt edilmelidir.

İnsanın aradığı şey belki de mutluluktan da öte huzurdur. Eğer huzur yoksa insanı mutlu edecek şeyler de insanı belli bir yere kadar tatmin edebilir. Huzur belki de anlamlı bir hayatın sonucu olarak ortaya çıkmakta. Kur'an'dan öğrendiğimiz birçok peygamber toplumlarıyla sıkıntı yaşadılar ama Rablerinin isteğini yerine getirmenin huzuru vardı muhakkak içlerinde. Hz. Yusuf kuyuda mutlu değildi ama huzurluydu. Hz. Musa kavmiyle yıllarca çöllerde hayat sürerken sıkıntı içerisindeydi ama huzurluydu. Hatta Rabbinin emirlerini tebliğ ettiği için şehit edilen Hz. Zekeriya can verirken muhakkak ki mutlu değildi ama huzurluydu.

O halde şunu söylemek lazım... İnsanı gerçek manada mutmain eden, kalbini,ruhunu, gönlünü ferahlatan şey ne anlık hazlar ne de mutlu olduğunu düşündüğü anlar. İnsanı ancak anlamlı bir hayat, her ne kadar çeşitli sıkıntılarla dolu olsa da bir ideal uğruna verilen çaba tam manasıyla teskin edebiliyor. “Acıyı bal eylemek” de böyle bir şey olsa gerek...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder