'İslamcılık'...
Her ne kadar 'İslam' kelimesinin
ardına gelen 'cılık', 'cilik' gibi ekleri ve o nedenle de 'İslamcılık'
kavramını da bu kavramı kullanmayı da sevmesem de 'galat-ı meşhur' kabilinden
kullanmak durumundayız artık.
Ülkemizde önemli ve güçlü bir fikir
akımı İslamcılık. Osmanlı sonrası önemli bir inkıta yaşasa da özellikle Necmettin
Erbakan ve Millî Görüş hareketiyle önemli bir ivmelenme kazanmış ve o günlerden
bugünlere güçlenerek gelmiş bir akım.
Ülkemizde güçlü olan diğer bir fikir
akımı da 'Milliyetçilik' veya belki biraz daha aşırısı 'Türkçülük'. Her ne
kadar 'İslamcılık' ve 'Milliyetçilik' iki farklı akım gibi gözükse de zaman
zaman iç içe geçmiş ve birbirleriyle ilintili akımlar. 'İslamcılık' tüm Müslümanları
önceleyen, ümmet bilinciyle hareket eden bir akım iken 'Milliyetçilik' ise daha
ziyade Türklerin yaşamış olduğu coğrafyayı ilgi alanı olarak belirlemiş gibi
görülebilir. Esasında 'İslamcılık' etki alanı itibarıyla bakıldığında
'Milliyetçilik' akımının etki alanını da içine alıyor denebilir. Çünkü
Türklerin büyük bir çoğunluğu Müslüman. O nedenle de 'İslamcılık'
'Milliyetçilik' akımını da kapsamı dahiline almaktadır. İslam dini ırkçılığa ve
bir ırkın diğer ırklardan veya bir milletin diğer milletlerden üstün
tutulmasına onay vermemekte fakat insanların millet bilinciyle hareket etmesine
de onay vermektedir.
Günümüzde sanki 'İslamcılar' diğer
Müslüman milletlerle alakadar oldukları kadar Türk coğrafyasıyla alakadar
olmuyorlar gibi bir izlenim uyanmakta. Belki Afganistan, Irak, Suriye, Mısır,
Yemen gibi İslam beldelerinde son dönemde yaşayan savaş, işgal ve toplumsal
olaylar bu bölgeleri daha çok gündemimize taşıdı veya coğrafî yakınlık da Arap
coğrafyasıyla daha fazla alakadar olunmasına sebebiyet veriyor olabilir lakin
coğrafî olarak uzağımızda olan bazı bölgelerle ilgilenildiği kadar Türk
coğrafyasındaki Müslümanların sorunlarıyla alakadar olunmuyor gibi. Arap
coğrafyasında veya uzak coğrafyalardaki Müslümanlarla alakadar olunmasından
kesinlikle rahatsızlık duymamaktayız. Bilakis bütün inananları kardeş ilan eden
İslam'ın ümmet bilincinden de haberdarız. Lakin 'Kapının danası öküz olmaz'
misali hem ırkî hem de dinî açıdan kardeşimiz olanların sorunlarıyla da daha
yakından alakadar olunmalı gerektiği düşüncesindeyim.
'İslamcılar tarafından 'Birleşmiş
Milletler Genel Konseyi'nde Amerika'nın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak
tanıma açıklaması ile ilgili yapılan oylamada Bosna - Hersek'in çekimser oy
kullanmasının konuşulduğu kadar İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Kudüs ile ilgili
olarak gerçekleştirdiği acil kodlu toplantıya Türkmenistan'ın niçin katılmadığı
konuşulmadı. Veya Kırım'ın Ukrayna'dan ayrılması sağlanıp bir katakulli ile
Rusya'ya bağlanmasına ses gerektiği kadar yükseltilemedi. Yıllardır Çin tarafından
Doğu Türkistan'da sistematik olarak uygulanmakta olan dinî yasaklar, baskı,
işkence ve asimilasyon çalışmalarına da yeterince ilgi gösterilemedi.
'Müslüman'ın derdiyle dertlenmeyen
bizden değildir' hadis-i şerifi mucibince dünyanın her tarafındaki Müslümanların
derdini kendine dert edinmesi gereken biz Müslümanların, Azerbaycan'da
camilerin kapatılmakta olduğundan ve hatta Gazeteci - Yazar Adem Özköse'nin
bizzat kendisinden dinlediğim 'Orada bulunduğumuz günler boyunca Bakü'de
neredeyse hiç ezan sesi duymadım' deyişinden ve uygulanan başörtüsü yasağından,
Tacikistan'da uygulanmakta olan namaz ve oruç gibi temel ibadetlerde de dahil
olmak üzere uygulanan baskılardan, başörtüsü yasağından ve on sekiz yaş altı
çocukların camiye gitmelerinin yasaklanmasından, Özbekistan'da pazarlarda dahi
kadınların başörtü problemi yaşadığından ve dinî birçok alanda Müslümanlara
karşı baskı uygulanırken ülkede misyonerlerin rahatlıkla faaliyet
yürütebildiğinden, Kırgızistan'ın şu an neredeyse tamamen misyoner kuruluşlar tarafından
kıskaca alındığından, Türkmenistan'da dinî baskının devam ettiğinden, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin her geçen gün İslamî yaşantıdan her geçen gün daha
da uzaklaştığından, Balkanlarda yaşayan veya çeşitli ülkelerde yaşayan ve
azınlık durumunda kalan Müslüman Türklerin de durumlarından haberdar olmaları
ve onların dertleriyle de dertlenmeleri gerekmez mi? O nedenle de İslamî
hassasiyetleri ön planda tutan 'İslamcılar'ın diğer Müslüman coğrafyalar kadar
Türk coğrafyasıyla da yakinen alakadar olmaları gerekmektedir.