17 Kasım 2023 Cuma

Proje ve Çalışmalarım

İçerisinde bulunduğum veya bizzat uygulayıcısı olduğum proje ve etkinlikleri paylaştığım blog sayfamı ziyaret edebilirsiniz.

https://servetzeyrekhoca.blogspot.com/

6 Kasım 2023 Pazartesi

Siyonizm’den Daha Tehlikelisi Siyonizm - Evanjelizm İttifakı


Dünyanın en büyük mezalimlerinden biri gerçekleşmekte şu an Gazze’de... İnsanlar açık hava hapishanesine dönüştürülmüş ve kaçmalarının mümkün olmadığı bir coğrafyada bombalanıyor... Bombalanan kadınlar, çocuklar, caddeler, evler, fırınlar, hastaneler... Bombalar, hedefin neresi olduğuna çok da dikkat edilmeden atılıyor ve neredeyse bomba yağmuruna maruz kalıyor insanlar burada... Siyonist - Evanjelik ortaklığı ile yapılan bu zulümle kendilerince kıyameti yaklaştırmaya çalışıyor bu çılgınlar...

Oysa ki bu zulmü yapan Yahudiler neredeyse iki bin yıldır dünyanın her tarafından kovulmakta, horlanmakta ve öldürülmekteydiler. Dünyanın her tarafına Romalılar tarafından çil yavrusu gibi dağıtılan Yahudiler’e belki de en büyük zulmü hep Hristiyanlar yaptı. İsa Mesih’in çarmıha gerilmesinden sorumlu tuttukları Yahudiler’i gördükleri yerde doğduğuna pişman etti Hristiyanlar tarih boyunca. Elinde Yahudi kanı olmayan bir Avrupalı millet yoktur. Hristiyanlar’ın bu zulümlerine karşın Yahudiler, Endülüs'te, Osmanlı'da ve Müslüman idarelerinde hep rahat bir yaşam sürdüler...

Bu dağılmış milleti bir araya toplamak ve onlara bir ideal vermek, bir vatan vermek adına organize edilen Siyonizm ideolojisi, Theodor Herzl tarafından ortaya kondu. İsviçre'nin Basel şehrinde toplanan ilk siyonist kongresinde Yahudi toplumuna bazı idealler verilmeliydi. Bu toplantıda toplantıdan elli yıl sonra Filistin bölgesinde bir Yahudi devleti kurulması ve devletin kurulmasından yüz yıl sonra da Arz-ı Mevud yani vaat edilmiş topraklara ulaşılması hedeflenmişti. -Esasında Siyonist toplantılarında Filistin dışında farklı yerlerde devlet kurulup kurulamayacağı da tartışılmıştır. Bunlara Arjantin, Uganda gibi yerler örnek verilebilir.- Theodor Herzl “Yahudi Devleti” ismini verdiği kitabında kurulmasını hayal ettiği bu devleti idealize etmiştir. Filistin bölgesinde bir devlet kurulabilmesi için orada Yahudi nüfusunun olması gerekmekteydi. Theodor Herzl ve siyonistler buraya Yahudi nüfusunu kanalize edebilmek için çok uğraş verdiler. Önceleri bunda çok da başarılı oldukları söylenemez. II. Abdülhamid'in Filistin bölgesine Yahudi yerleşimini engelleyen kararları, II. Abdülhamid'in devrilip İttihat ve Terakki Hükümeti'nin Osmanlı'da etkin olmasıyla değiştirildi ve bölgeye Yahudi yerleşimi serbest bırakıldı. Bu kararlar bölgeye Yahudi nüfusun akışını hızlandırdı. I. Dünya Savaşı sonrası bölge İngiliz mandaterliğine geçince ortam tamamen müsait hale geldi. Tarihte “Balfour Dekorasyonu” olarak bilinen mektupta, İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour’un 1917'de Lord Rothschild'e Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurulabileceği desteğinin sözü, bölgenin demografik yapısının değişimini hızlandırmıştır. Hitler’in Orta Avrupa'da başlattığı “Yahudi Avı” bölgeye göçü daha da hızlandırmış ve bölgede Yahudi nüfusu her geçen gün artmıştır. Siyonistler’in ekmeğine yağ süren Hitler’in bazı siyonist Yahudiler tarafından da desteklendiğine dair komplo teorileri dahi vardır. Yahudi nüfusunun bölgede artmasıyla devletin kurulma serüveni daha da hızlanmıştır.

Esasında Filistin bölgesinde son yüz yılda yaşanan hadiselerin ardında tamamen inançlar yatmaktadır. Yahudiler’in içerisinden çıkan Siyonizm ve Hristiyanların içerisinden çıkan Evanjelizm, sadece Filistin'in değil tüm dünyanın son yüzyıldaki gidişatını çok etkilemiştir. Peki, Filistin bölgesi ile ilgili siyonistleri ve evanjelikleri bir araya getiren şey nedir?

Şu anki İsrail yönetiminin siyonist olduğunu, ABD yönetiminde ise Evanjelik Protestan Hıristiyanlar’ın çok etkin olduğunu bilmeyen yoktur. Ve bu iki anlayışın dünyanın sonu konusunda itikat olarak iç içe geçtiği görülmektedir. Siyonistler arz-ı mevud dedikleri bölgenin kendilerine Tevrat'ta Tanrı tarafından verilen topraklar olduğunu ve bu topraklarda şu an yaşayan mevcut halkların ve devletlerin işgalci olduğunu düşünmektedirler. İsrail bayrağında da iki mavi çizgi ile işaret edilen Nil ve Fırat nehirleri arasının Tanrı tarafından kendilerine verildiğine inanır siyonistler ve burada Büyük İsrail Devleti'ni kurmak isterler. Evanjelikler ise İsa Mesih'in yeniden dünyaya gelmesini Büyük İsrail'in kurulmasına bağlamaktadırlar. Evanjelikler'e göre Büyük İsrail kurulduktan sonra İsa Mesih dünyaya gelecek ve tüm dünya Hristiyan olacak, sonrasında da kıyamet kopacaktır. Esasında siyonist - evanjelik ittifakı kendilerince kıyameti hızlandırmaya ve bir an evvel gideceklerini garanti gördükleri cennette sonsuza dek mutlu olmayı planlamaktadırlar.

Tüm dünyaya din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması diye tanımlanan laikliği empozeye çalışan ve laik sistemin çok güzel bir sistem olduğunu vaz edenlerin tüm siyasetlerini itikatları üzerine bina etmeleri çok garip değil mi? Laik sistemin havariliğini yapan ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi batılı devletlerin tüm siyasetini dini ahkam üzerine bina etmiş İsrail'e sonsuz destek vermesi tuhaf gelmiyor mu? Yoksa laiklik sadece Müslümanlar’ın İslam'ı yaşamak isterken ayaklarına takılmaya çalışılan bir pranga mıydı? Devletlerin birbirine destek vermesinde tabii ki inançları haricinde farklı menfaatleri de olabilir ki bu konuda ekonomi ilk akla gelen unsurdur. Fakat Batılılar’ın İsrail'e sonsuz desteğini sadece ekonomiyle de izah güçtür. Yoksa yüz yıllarca kanlarını akıttıkları Yahudiler’in kanlarını ellerinden silerek diyet ödeme derdinde mi Batılılar? Bu fikirlerin hiçbiri size inandırıcı gelmedi değil mi? Bana da inandırıcı gelmiyor.


Gazze, Ah Gazze

 

Dün Sreprenitsa, bugün Gazze... Daha önceden başka yerlerde de olmuştu. Yarınlarda İnşallah başkaları olmaz.

Modern (!) batının gözleri önünde vahşet görüntüleri... Hatta modern (!) batının destekleriyle... Hem de Birleşmiş Milletler’in gözetiminde, batılı devletlerin desteği ve koruması altında yapılıyor bu katliam. Kendi vatandaşlarından birine bir şey olduğunda yeri göğü inletenler, ölenler masum Müslümanlar olunca nedense sus pus oluyorlar. İnsan vicdanına sığmayacak, vicdanı olanların vicdanını sızlatacak bu görüntüler maalesef dünyaya naklen izletiliyor televizyonlardan... Ruhsuz, eli kolu bağlı sadece izliyoruz tüm Müslümanlar...

“Kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin. Eğer eliyle düzeltmeye gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin. Eğer diliyle düzeltmeye de gücü yetmiyorsa kalbiyle buğz etsin ki bu da imanın en düşük derecesidir.” (Müslim, İman, 78) hadis-i şerifi aklımıza geliyor. İsrail tüm dünyanın gözü önünde çok büyük bir kötülük işliyor. Müslümanların yeterli güçleri yok demek ki sadece izliyorlar. Kötülüğü elleriyle düzeltemiyorlar. Peki diller, onlar neden lâl? Hatta Müslüman olduğunu söyleyen bazı vatandaşlarımızın sosyal mecralardan İsrail'e destek açıklamalarını veya İsrail zulmünü mazur gösterebilecek paylaşımlarını dahi görebiliyoruz. Zaten ülkemizdeki İsrailli büyükelçi ve bazı görevliler bu destek için teşekkür mesajı dahi paylaştılar. Dili ile söyleyemeyecekler veya yazamayacakların ya kalpleri? Neymiş efendim, Filistinliler’in dedeleri toprak satmış mı satmamış mı? Velev ki sattı. Rabbimiz demiyor mu Fatır suresinin 18. ayetinde “Hiçbir kimse başkasının günahını yüklenmez” diye? Babaların günahları nedeniyle çocuklar ceza çekmezler inancımızca. Toprak satışı olmuş olsa bile bu, şu anki yapılanları normalleştirir mi?

Diyeceksiniz ki belki “Hamas da sivilleri esir aldı veya uygunsuz bazı görüntüleri yansıdı televizyonlara...”Bir Müslüman’ın savaşta ne yapması, nasıl davranması gerektiği bellidir. Eğer bu görüntüler veya yapılanlar İslam'a aykırıysa tabii ki tasvip edilemez. Fakat İsrail sıradan, bildiğimiz gibi bir ülke de değil. İsrail'de kim asker, kim sivil belli mi? Sivil denilen yerleşimciler, ellerinde uzun namlulu ağır silahlarla Müslüman köylerini basıyorlar şu an. Hem de bazıları belki altmış yaşının da üstünde bu saldırgan siyonist yerleşimcilerin. O nedenle sivil olarak görülen kimseler gerçekte sivil mi bilemiyoruz. Bir de Hamas'ın psikolojisini düşünmek lazım. Yıllardır Gazze'de tecrit edilmiş bir topluluk var. Kilometrekareye en fazla insanın düştüğü bir bölgeden bahsediyoruz ve burası açık hava hapishanesi gibi bir yer. Ve bu tam hapis hayatı, hem karadan hem denizden hem de havadan bir ablukayla yirmi yıla yakın zamandır sürüyor. Hamas savaşçılarının çoğunun yirmili yaşlarda olduğunu düşünürseniz belki hayatında Gazze dışına hiç çıkmamış fakat Gazze dışında da büyük bir dünyanın olduğunu bilen gençler bunlar... Belki de Hamas'ın şu an en büyük silahlı gücü bu gençler. Bu şekilde yetişmiş insanlar ne kadar düzgün bir psikolojiyle hareket edebilirler ki? O da ayrıca düşünülmesi gereken bir hadise...

Ama ne olursa olsun İsrail'in tüm dünyanın gözlerinin içine bakarak yaptığı bu mezalim dünyada tarih boyunca eşine benzerine az rastlanır cinsten. Bugün sitonist Yahudiler Hitler'i dahi geride bırakacak gibiler. Son yapılan saldırıda içinde masum çocukların ve yaralıların bulunduğu hastaneyi bombalayıp yüzlerce kişinin ölümüne sebep olmaları da Hitler’i geride bırakacak cinsten... Oysa ki en büyük zulmü ve aşağılanmayı Hitler’den gördü Yahudiler...