27 Aralık 2015 Pazar

Yılın Sonu, Noel veya Hz. İsa Ne Zaman Doğdu?


            Yılın sonu yaklaşıyor... Yine caddelerde, sokaklarda, televizyon ekranlarında, sosyal medyada ve benzeri yer ve mekanlarda, yılın sonu için yapılacak etkinlikleri değil de yılbaşı kutlamaları adı altında yapılacak bazı etkinlikleri veya mağaza vitrinlerinde değişik süslemeleri göreceğiz gibi. Bazılarımız "la havle" çekerek geçip gidecek, Müslüman mahallesindeki bu salyangoz satışına... Bazılarımız ise şimdiden başladı yeni yıl eğlencesi hazırlıklarına...
            Malumdur, daha ilkokuldan itibaren hepimize öğretilmiştir. 1 Ocak kullanmış olduğumuz miladî takvimin başlangıcıdır. Esasında ülkemizde 1925'e kadar bu takvim kullanılmazdı. 1925 tarihine kadar kullanılan iki takvim birden vardı aslında. Genelde dinî meselelerin düzenlendiği Hicrî takvim ki, Peygamberimizin Mekke'den Medine'ye olan hicretini milat kabul eden ve ayın hareketlerine göre düzenlenmiş bir takvim ile yine Peygamberimizin Mekke'den Medine'ye hicretini milat kabul eden fakat dünyanın güneş etrafındaki dönüşünü esas alan Rumî Takvim. 26 Aralık 1925 tarihinde “Günün 24 Saate Taksimine Dair Kanun” kabul edilerek güneşin batışının günün sonu oluşu kaldırılarak günün bitimi Avrupa'da olduğu gibi gece yarısı 24.00'de endekslenmiştir. (O nedenle hala yaşlılarımız Perşembe gününü Cuma gününe bağlayan geceye Cuma gecesi derler.) Ayrıca aynı gün yapılan düzenlemeyle miladî takvime (Gregoryan Takvimi) geçilmiştir. Böylelikle 1926 yılı itibarıyla 1 Ocak yılbaşı olarak kabul görmeye başlamıştır. Yıllar içerisinde bu takvim halk arasında da kanıksanmış ve 1 Ocak tarihinin yılın başlangıcı olduğu kabulü toplumun da kabulü haline gelmiştir.
            İlkokuldan itibaren bize öğretilen diğer bir bilgi de miladî takvimin başlangıcının Hz. İsa'nın doğumu olduğudur. Bu bilgi maalesef yanlış bir bilgidir. Bilindiği gibi tüm Hıristiyan dünya, kendi inançlarına göre "Tanrı'nın Oğlu" olan ve kendisi de haliyle Tanrı olan İsa'nın doğumunu kutlar. Esasında Hıristiyanlar içerisinde de "Tanrı İsa"'nın doğum tarihi konusunda bir birliktelik yoktur. Bazı Hıristiyan gruplar "Tanrı İsa"'nın doğumunu 25 Aralık olarak kabul ederken, özellikle Doğu Kiliselerine mensup bazı Hıristiyan gruplar ise "Tanrı İsa"'nın doğumunu 6 Ocak olarak kabul ederler. Hıristiyanlar arasında "Doğuş Bayramı veya Milat Yortusu" gibi bazı isimlendirmelerle de kutlanan, daha meşhur olan şekliyle "Noel" kutlamaları o nedenle Hıristiyan dünyada biraz uzun sürmektedir. Bu farkın sebebi esasında "Jülyen Takvimi" ve "Gregoryan Takvimi" arasında bulunan 11 günlük sapmadır. Yani, esasında 1 Ocak hiçbir Hıristiyan gruba göre Hz. İsa'nın doğum günü değildir. 1 Ocak Hıristiyan gruplar arasındaki anlaşmazlığı biraz olsun gidermek için iki takvim arasındaki farkın ortasını bulma çabası gibi görünmektedir.
            Gelelim şimdi bizim inancımıza... Hz. İsa'nın doğumuyla ilgili Kur'an-ı Kerim bir tarih vermekte midir? Tabi ki, Kur'an-ı Kerim'de Hz. İsa'nın ne zaman doğduğuyla ilgili net bir tarih bulmak mümkün değildir. Fakat Hz. İsa'nın ne zaman doğduğuna dair Meryem Suresi'nden bazı çıkarımlar yapmak hiçte zor görünmüyor. Meryem Suresi'nde 22. ayetten itibaren Allah-u Teala şöyle buyuruyor.
22. Meryem ona hamile kaldı. Bunun üzerine onunla (karnındaki çocukla) uzak bir yere çekildi.
23. Doğum sancısı onu bir hurma ağacına (dayanmaya) sevketti. "Keşke, dedi, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!"
24. Aşağısından (İsa yahut melek) ona şöyle seslendi: "Tasalanma! Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirmiştir."
25. "Hurma dalını kendine doğru silkele ki, üzerine taze, olgun hurma dökülsün."
26. "Ye, iç. Gözün aydın olsun!"
            25. ayette açık şekilde görüldüğü gibi yeni doğum yapmış olan Hz. Meryem'den hurma ağacının dalını silkelemesi isteniyor ve böylece de üzerine doğru dökülen taze hurmaları yemesi emrediliyor. Hz. İsa'nın doğum zamanını saptama adına burada sorulması gereken soru şu: "Hurma ağacı ne zaman meyve verir?" Hurma ağacının sıcak iklimi sevdiği ve sıcak aylarda meyve verdiği herkesin malumudur. Hz. İsa'nın doğmuş olduğu Filistin bölgesi de iklim koşulları itibarıyla Akdeniz ikliminin hakim olduğu bir yerdir. Kış ayları Akdeniz ikliminde her ne kadar ılıman geçse dahi hurmanın meyve vermesini sağlayacak kadar sıcaklık yeterli değildir. O halde Hz. İsa'nın doğumu kış ayı olmamalıdır. Yani Hz. İsa'nın kış mevsiminin ortasında yani 1 Ocak tarihinde doğduğu genel kabulü ayete göre hayli şüphelidir.
            Gelelim şimdi de Hıristiyanlar arasındaki Noel kutlamalarına... Hıristiyanlar arasında Noel kutlamalarında artık hindi kesme, ren geyiklerinin çektiği kızağıyla gelip Antalya'lı! Noel Baba (Aziz Nikola) tarafından getirilmesi beklenen hediyeler ve çam ağacı süsleme gibi bazı uygulamalar dinî bir ritüele dönüşmüş durumda. Çam ağacı süslemeyle ilgili adetin Hıristiyanlık öncesi Paganist (Putperest) inançlara ait olduğu ise artık sır değil. Ayrıca bu kutlamalar sırasında yapılan harcamalar, israf ve insanların eğlence adı altında sergiledikleri bazı olumsuz davranışlar, bu kutlamaların Hıristiyan dünyasında da bir daha gözden geçirilmesi gerektiği hakikatini ortaya koymakta.
            Peki, ülkemizdeki durum ne? Ülkemizde de yılbaşı eğlencesi adı altında Hıristiyanların Noel kutlamalarında yaptıkları ritüellerin büyük bir çoğunluğu kendini Müslüman olarak vasıflandıran halkımızın bir kısmı tarafından da uygulanmakta. Birçok mağaza ve alışveriş merkezinde yılbaşı için özel süslemeleri görmek mümkün olduğu gibi aynı zamanda kırmızı elbiseler içinde takma sakalıyla "hoh hoh hooo" diye naralar atarak ortalıkta dolaşanları maalesef artık ülkemizde de görmek mümkün. Ayrıca Roma İmparatorluğunun Hıristiyanlık öncesi Paganist (Putperest) inançlarında ölümsüzlüğün sembolü olarak gördükleri çam ağacı figürünü değişik süslerle cazip hale getirme telaşı hepimizin malumu artık. Yine özellikle yılbaşı gecesinde hindi yemeyi maharet bilme de diğer bir taklitçilik örneği.
            "Peki, ne olur bu gecede Hıristiyanlar gibi eğlenceler tertip etsek, hindi kesip yesek, Noel Baba kıyafetleri içerisinde dolaşıp, çam ağaçları süslesek? Dinden mi çıkarız yani?" diyenlere de Peygamberimiz yüzyıllar evvelinden cevap veriyor aslında: "Kim bir topluluğa benzerse, o onlardandır. (Ebu Davut, 4031)"
            Vesselam...


4 Aralık 2015 Cuma

Birilerine Açık Mektup


            Nasıl bu hale geldik?
            Şu an televizyonlarda, haber sitelerinde, sosyal medyada iki önemli konu tartışılıyor. Aslında ikisi de birbiriyle çok ilintili meseleler.
            1. MİT tırları soruşturması
            2. Rus savaş uçağının düşürülmesi 
            Üzülerek görüyorum ki bu iki milli meselede dahi birlik olamıyoruz. MİT tırlarında ne vardı? Silah mı vardı, insanî yardım mı? Bu tırların içindekiler kimlere götürülüyordu? Arkadaş, tırların içinde varsayalım ki silah vardı ve bu silahlar MİT mensuplarınca Suriye'de birilerine götürülüyordu. MİT'in içinden bu bilginin dışarıya sızıyor oluşu bir zafiyet değil midir, MİT adına? Diğer yandan tırların Bayır Bucak Türkmenlerine insanî yardım götürdüğü ilan edildi. Varsayalım ki gıda, ilaç değil de onlara silah taşıyordu bu tırlar. Bu nasıl olur da bu memlekette birilerini rahatsız edebilir? Bu vatana ihanet değil de nedir, Allah aşkına? Oradakiler kimler? Hem Türk, hem de Müslümanlar. Bizimle aynı dili konuşan aynı inanca sahip insanlar. Muhtemel ki ülke sınırları çizilirken, Hatay ilimizin bir ilçesi olabilecek kadar Türkiye'den bir yer. Bir de tırların içeriğinin silah olduğu ve silahların DAEŞ'e gittiği iddiası var tabi. Ya kardeşim, DAEŞ açıklama yapıyor. Türkiye kafir, yöneticileri kafir diye, ki anlayışlarınca dinden dönenin yani mürtedin katli vaciptir. Paris'te olan saldırı sonrası bile Türkiye'nin DAEŞ'e yardımı olduğunu dillendirenler oldu. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır böyle? Amaç Türkiye teröre destek veren bir ülkedir imajını tüm dünyaya vermek tabi.
            Diğer mesele Rus savaş uçağının düşürülmesi meselesi. Yahu kardeşim, Türkiye basınında bu olay sebebiyle "Aman Putin Abi, bu olay sebebiyle Turkiye'ye hasım bağlama bunu AKP yaptı, zaten biz de çok çekiyoruz bunlardan.." gazelleri okuyanlar var. Bazı devlet ricaline olan kin ve nefretleri öyle bir hale getirmiş ki birilerini, Rusya uçağımı düşürdünüz deyip Türkiye'de bazı yerleri bombalasa sevinecekler herhalde. Türkiye'de Rus Muhipleri Cemiyeti kurulsa aza olmak için neredeyse sıraya girecek ekran ekran dolaşanlar var.
            Şöyle bir durup sağımıza solumuza bakıp, yahu biz nasıl bu hale geldik demenin vakti ne zaman gelecek? Bize okutulan İnkılap Tarihi derslerinde TBMM hükümeti yanlısı olmayıp saltanat yanlısı olanların dahi, ki saltanat yani Osmanlı yanlısı olmakla itham edilenlerin hepsi de Osmanlı okullarında yetişmiş devlet ricaliydi. O dönemin şartlarına bakmadan o dönemde vatan aşığı olanların dahi hain damgası yediği yerde şimdi milli bu meselelerde dahi sırf bazı devlet ricaline duyulan kin ve nefret dolayısıyla konumlanılan bu noktalar hiç kimseyi rahatsız etmeyecek mi? Birileri de çıkıp, "Yahu arkadaş acaba yanlış mı yapıyoruz?" ne zaman diyecek? Veya demeyecek mi?