Hız ve haz çağı diye de tanımlanan modern çağın en önemli
problemlerinden biri inançla ilgili herhalde. Sadece ülkemizde değil dünyanın
pek çok yerinde karşılaşılan bu problem esasında toplumların kökünü dinamitlemeye
aday. İnsanlığın yüzyıllardır oluşturduğu kültür ve medeniyet birikimini de
ciddi şekilde tehdidi altında bulunduran bu probleme henüz tam olarak bir çözüm
de üretilebilmiş gibi gözükmüyor. Bu manada toplumların kültürlerini eriten
baskın kültürlerin varlığı gözlemlenebildiği gibi inanç noktasında da insanlar
arasında değişik akımların varlığı da son zamanlarda daha görünür hale
gelmekte.
Hiçbir
yaratıcı kuvvetin olmadığını düşünen ve inançsızlık anlamına gelen ateizm
toplumda genel olarak bilinirken, deizm akımı ise pek fazlaca bilinmemekte.
Batılıların "emekli tanrı anlayışı" diye de tarif ettikleri deizm
anlayışına göre tüm evrenin bir yaratıcısı vardır fakat tüm evreni var eden
yaratıcı evrenin ve içerisindekilerin hiçbir şeyine karışmamakta ve her şey
sebep sonuç dairesi içerisinde determine bir şekilde devam etmektedir. Kainat
yaratıldığında, kurmalı saatin kurulması gibi yaratıcı tarafından belli bir
süreye kadar var olmak üzere kainat yaratılmış ve saatin durması gibi zaman
bittiğinde de kainat yok olacaktır.
Bir
yaratıcının var olduğunu inkar edemeyen fakat tabir yerindeyse "mümkünse
benim işime karışmasın" gibi bir hezeyana kapılmış bu akımın tarifi belki
de Kur'an-ı Kerim'de Furkan Suresinin 43. ayetinde kendi hevasını yani nefsinin
isteklerini ilahlaştıranlar diye tarif edilenlerden. Kainatı görüp,
içindekileri ve tüm mevcudatı görüp bir yaratıcısız bunlar olamaz diye
düşünerek zorlamayla da olsa bir yaratıcı fikrine sahip olan bu akım
"canım ne isterse onu yapacağım, keyfim nasıl isterse ona göre yaşayacağım"ı
yani kendi heva ve isteklerini kendine din edinmiş görünmektedir. Adı
konulamamış bir ateizm kokusu olan deizm bir manada "bir yaratıcı olduğunu
bilip yokmuş gibi yaşamanın" da adı. Bu manasıyla dünyevîleşme diye
dilimize çevrilen sekülerizme de çok yakın duran deizm maalesef gençlerimizi
tehdit ediyor.
Son
yıllarda ülkemizde de popüler kültürün etkisi ve teknolojinin gelişiminin
sağladığı çok farklı bilgilere kısa sürelerde ulaşılabilirlik insanların
kafalarında çok ciddi karmaşalara da sebebiyet vermiş gibi. Özellikle saatlerce
akıllı telefon, tablet veya bilgisayar başında zamanını geçiren ve "bilgi
sahibi olmadan fikir sahibi olmaya" meyyal gençlerimiz ve genç
yetişkinlerimiz arasında ateizm veya deizm gibi akımların revaç bulduğunu
görmek üzücü. Geçtiğimiz ramazan ayında MAK Araştırma Şirketi tarafından ülkemizde
yapılan bir ankette "Allah’ın sadece
varlığına ve bizi yarattığına inanıyorum ama her şeye karıştığını karışacağını
düşünmüyorum" diyenlerin oranı % 6'dır. Deist diye
niteleyebileceğimiz bu zümre hiçbir yaratıcı olduğunu düşünmüyorum diyen ve %
4'lük bir oranı oluşturan ateistleri de geçmiştir.
Ülkemizde
artmakta olan bu akıma karşı çocuklarımıza ve gençlerimize bilgilendirmelerde
bulunulmalıdır. Din konusunda değişik sorular soran çocuklarımızın ve
gençlerimizin sorularına aklın ve bilimin de kabul ettiği doyurucu cevaplar
verilebilmelidir. Çok farklı bilgilere çok kısa sürede ulaşabilen gençlere
klasik, kalıplaşmış ifadelerle artık seslenilememekte, ulaşılamamaktadır.
Sürekli olarak "dinden çıkarsın" veya "o ne biçim soruymuş
öyle" gibi ifadelerle bastırılan soruların ilerde sapkın bazı akımların
kucağına gençlerimizi ve çocuklarımızı itebileceği unutulmamalıdır. Bu konuda
tabi ki devlet kurumlarına Millî Eğitim Bakanlığı'na, Diyanet İşleri
Başkanlığı'na ve diğer ilgili kurumlara çeşitli vazifeler düşmektedir. Fakat
bireysel bazda ebeveynlere de bu konuda ciddi görevler düşmektedir. Çünkü
çocuğun eğitiminden birincil derecede sorumlu olan ailedir yani anne babadır.
Hz. Ali'nin "Çocuğunuzu kendi çağınıza göre değil, onların yaşayacağı çağa
göre yetiştirin" ilkesi mucibince çocuklarımızın karşılaşabilecekleri bu
akımlara karşı onları bilinçlendirmek de öncelikli olarak anne babaya düşer. O
nedenle bu konularda önce anne babaların bilinçlenmesi ve bilgilenmesi gerekir.
Ve belki de en önemlisi anne babalar çocuklarının inançla ilgili kendilerine
yönelttikleri sorular ne kadar absürt veya kendilerini rencide edici de olsa
hiçbir şekilde çocuklarının sorularını bastırmadan onlara akla uygun, mantıklı
ve dinimizin ölçüleriyle çelişmeyen cevaplar verebilmelidirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder