19 Nisan 2018 Perşembe

Bir Başka Açıdan Arz-ı Mevûd (Vadedilmiş Topraklar)


              Arz-ı Mevûd veya Vadedilmiş Topraklar ifadesi, Yahudilerin Allah'ın kendilerine vaat ettiğine inandıkları toprakları isimlendirmek için kullandıkları bir ifadedir. Bu topraklar Siyonist Yahudiler tarafından kabaca Nil nehri ile Fırat nehri arasındaki topraklar diye tarif edilmektedir. İsrail'in bayrağında kullanmış olduğu iki mavi çizgi de bu iki nehri sembolize etmektedir. Ve bilinenin aksine tüm Yahudiler değil sadece Siyonist Yahudiler "arz-ı mevûd"u kafaya takmış vaziyettedirler. Yani dünyadaki Yahudi nüfusun bir bölümünün arz-ı mevûd diye bir gündemi yoktur. Hatta İsrail'e ve İsrail'in değişik uygulamalarına karşı çıkan Yahudiler de vardır dünyada. Gazze'ye yardım götürmek için yola çıkmış ve İsrail'in saldırısına uğramış "Mavi Marmara" gemisinde bazı Yahudilerin olduğu da bilinmektedir.
            Esasında Siyonistlerin Tanrı tarafından bize vaat edildi diyerek sahiplenmeye çalıştıkları toprakların Tevrat'a göre de sadece onlara ait olamayacağı açıktır. Yani Tevrat metinlerinde de vaat edildiği söylenen topraklar sadece Yahudilere ait olamazdı. Nitekim Tevrat'ın Tekvin (Yaratılış) bölümünde şöyle yazmakta... 
            "O gün Rab Avram'la (Hz. İbrahim) anlaşma yaparak, ona şöyle dedi: Mısır ırmağından büyük Fırat Irmağı'na kadar uzanan toprakları (.....) senin soyuna vereceğim." (Tekvin 15/18-21)
            Tevrat cümlelerinden de açık şekilde anlaşılabileceği gibi Rab, Mısır ırmağından yani Nil nehrinden, Fırat'a kadar olan araziyi Hz. İbrahim'in soyuna vermiştir. Tavrat'ın ifadesinin doğru olduğu kabul edilse dahi "verileceği söylenen toprakların varisleri sadece Yahudiler midir" diye de düşünmek gerekmektedir. Çünkü Hz. İbrahim'in soyunu devam ettiren iki oğlu vardı. Birincisi ilk çocuğu olan Hacer'den doğan Hz. İsmail ve diğeri de ilk eşi olan Sare'den doğan ikinci çocuğu Hz. İshak. Yahudiler kendilerinin soyunu Hz. İshak'ın oğlu Hz. Yakup yoluyla Hz. İbrahim'e dayandırmaktadırlar ki bu da doğrudur. İsrail kavramı esasında Hz. Yakup'un lakabıdır. (Al-i İmran, 93) Hz. Yakup'un on iki oğlunun her birinin bir boya atalık ettiğine inanan Yahudiler kendilerini bu yolla Hz. İbrahim'e dayandırmakta ve vaat edilen topraklarında varisleri olduklarını söylemektedirler.
            Peki ya diğer oğul? Yani Hz. İsmail! Hz. İbrahim'in daha önceden cariyesi olan ikinci eşinden doğan ve Hz. İbrahim'in ilk çocuğu olan Hz. İsmail'i, Yahudiler "kölenin çocuğu" olduğu gerekçesiyle tarih boyunca hep ikinci sınıf görmüşlerdir. Esasında kendilerinin seçilmiş bir millet olduklarını düşünen Yahudiler diğer toplulukların tamamını da ikinci sınıf görmektedirler. Fakat buradaki durum biraz daha farklıdır. Çünkü ırkî manada kendilerini dayandırdıkları Hz. İshak'ın baba bir üvey kardeşini baba mirasından da men etmektedirler.
            Peki, o halde kimdir Hz. İsmail? Onun soyu günümüze kadar gelmiş midir? Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmakta. "Cenab-ı Hak İbrahim'in evlatlarından İsmail'i, İsmail'in evlatlarından Benî Kinane'yi, Benî Kinane'nin evlatlarından Kureyş'i, Kureyş'ten Benî Hâşim'i, Beni Hâşim'den de beni seçti"(Müslim, Fedâil, 1) Yine diğer bir hadis-i şerifte peygamberimiz halkına: "Ey İsmail oğulları! Ok atınız, sizin atanız da mahir bir ok atıcı idi." (Buhâri, Enbiyâ, 12) diye seslenmektedir. Bu ifadelerden de anlaşılmaktadır ki Arap ırkına mensup olan peygamberimiz kendini ve toplumunu Hz. İsmail'e dayandırmaktadır. O halde şu söylenebilir. Hz. İbrahim'in oğullarından Hz. İshak yoluyla günümüz Yahudileri (İsrailoğulları), Hz. İsmail yoluyla da Arapların soyu gelmektedir. Buradan bakıldığında da Yahudiler ve Araplar amcaoğlu olmaktadırlar.
            O halde, Hz. İbrahim'e Tevrat'ta vaat edildiği söylenen toprakların iki varisi vardır. Çünkü Tevrat'ta bu toprakların Hz. İbrahim'in soyuna verildiği söylenmektedir. Hz. İbrahim'in soyunu sürdüren iki erkek evladı olduğuna göre mirasın da bu iki oğula ait olması gerekecektir. Vadedilmiş toprakların olduğu varsayılacak olsa dahi bu toprakların tek sahibinin Yahudiler olamayacağı Tevrat tarafından da ilan edilmektedir böylece. O halde Hz. İsmail'in soyundan gelen Araplar ve Hz. İshak'ın soyundan gelen Yahudilere (İsrailoğulları) ait olmalıdır bu topraklar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder