2 Eylül 2015 Çarşamba

Beklenen Nesil


Farklı kişilerce değişik değişik tanımları yapılmış olan iki kavram olan “din” ve “dindar” kavramları son günlerde gündemde… “Din” kavramı, insanları hem dünya hem de ahiret saadetine ulaştırmayı gaye edinmiş ilahi bir manzumeler bütünü aslında… “Dindar” (Dinci değil) da, dinin gereklerini yerine getiren kişiye verilen isim… Malumdur ki, Türkçede “-der, -dar” eki sahiplik de ifade eder. Bu yönüyle, kelime olarak “dindar” kavramı “dine sahip” anlamına gelmekte… Kimin ne kadar dindar olduğunu bilebilmek, ölçebilmek şüphesiz ki mümkün değil. Kimsenin kalbini yarıp bakamayız ve elimizde “dindarmetre” gibi bir alet de yok. Ama kişilerin eylemlerinden, dışa vurduklarından, içleriyle ilgili ipuçları edinebiliriz.
            Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde “dindar gençlik” yetiştirmek gibi bir hedeflerinin olduğundan bahsetti. Aslında bu yeni bir şey değil, malûmun ilamı gibi bir şeydi. Çünkü bundan yaklaşık kırk yıl önce çıkarılmış “Millî Eğitim Temel Kanunu”nun ikinci maddesinde, Millî Eğitimin amaçları içerisinde nasıl bir gençlik yetiştirilmek istendiği şöyle aktarılıyor. “Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve Anayasa'da ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin millî, ahlâkî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasa'nın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek.” Millî ve manevî değerlere sahip bir kişi ile dindar bir kişi arasında ne fark var? Bence fark yok. “Dindar gençlik” söylemi bir hedef belki de… Özlem duyulan bir ideal… Mehmet Akif’in “Asım’ın Nesli”, Necip Fazıl’ın “Büyük Doğu Gençliği”, Sezai Karakoç’un “Diriliş Nesli” dediği “Beklenen Nesil”… Ümit bağlanan, görülen yanlışları düzeltebileceğine inanılan bir gençlik…
            Başbakanımızın “dindar gençlik” söylemi boşuna söylenmiş bir söz değildi şüphesiz. Kapitalist sistemin iyice bencilleştirdiği, sadece kendini düşünen, empati yapamayan ve vicdan, ahlâk, merhamet gibi manevî değerlerin gözünde geçer akçe olmadığı modern insan, özüne dönmek zorunda. Yoksa zevk ve şehveti kutsayan bu hayat tarzı, insanı insanlığından uzaklaştırmaya ve daha da aşağılara düşürmeye namzet. Eski Yunan filozoflarından Sofistlerin ortaya attığı Hedonizm (Hazcılık) felsefesi sanki hortladı günümüzde. Sadece maddî isteklerin değil de, manevî zevklerin de olduğunu keşfedebilen bir gençlik yetiştirebilmeliyiz.
            Dindar, kültürüne, ananesine sahip çıkan, millî ve manevî değerlerinin bilincinde bir gençliğin yetişebilmesi için ilk yapılması gereken okumaktır. Peki, ilk önce neyi okumalı? Tabi ki, öncelikle Kur’an’ı okumalı… Kitaba, bilgiye dayalı olmayan bir dindarlık, taassuba dönüşür, bağnazlığa dönüşür. Bilinçli bir Müslüman, dinine bağlı dindar bir Müslüman, önce kutsal kitabını sonra da peygamberinin hayatını okumalı, peygamberini tanımalı ve onun sünnetine ittiba etmeli. Bu iki ipe sıkı sıkıya tutunan kurtuluşa erecektir.
            Yazımızı “dindarlık” konusunda konuşmaya en layık konumlardan birinde olan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in konuyla ilgili sözleriyle bitirelim…
Dindarlık; yaratıcıya, kendimize, bütün insanlara ve bütün evrene karşı dürüst, adil, ahlaklı ve samimi olmaktır.
Dindarlık, başkasını aşağı, hor hakir görmek değildir. Dindarlık, dinî darlık, bağnazlık, ötekini tanımamak hiç değildir.
Dindarlığın en temel ilkesi içtenlik ve samimiyettir. Sanal, görsel ve gösterişçi dindarlık gerçek dindarlık değildir.
Dindarlık, yaratıcıya saygılı, yaratıklara şefkatli ve merhametli olmaktır. Dindarlık; tevazudur, muhabbettir; husumet ve kibir değildir.
Dindarlık herkesin iman, hikmet ve hakikat denizinden avuçlayıp içebildiğidir. Ummanın kendisi değildir Dinin bizatihi kendisi hiç değildir.
                                                                                                          

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder