17 Eylül 2015 Perşembe

Hz. Peygamberin Sünnetinde Alternatif Çözüm Yolları





Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV) peygamberlik görevini şüphesiz ki bihakkın yerine getirmiştir. Peygamberlik görevini yerine getirirken de başvurduğu yollardan birinin, meselelere alternatif çözüm yolları getirmek olduğunu görüyoruz. O’nun kendi heva ve hevesinden konuşmayacağı, kendi heva ve hevesine göre hareket etmeyeceği Kur’anî bir beyan olduğuna göre[1] demek ki dinî konulardaki bu alternatif çözüm yolları Allah’ın izni doğrultusunda vücuda gelmiştir. Peygamberimizin dini anlatmada ve yaşamada bir eğitim metodu olarak kullandığı alternatif çözüm yolları sunma, muhakkak ki Kur’anî bir karakter taşır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de Allah-u Teala’nın bazı hükümler noktasında bu metodu uyguladığını görüyoruz. Mesela, namaz kılmak için bir zorunluluk olan abdest suyunun bulunamaması veya suya ulaşılamaması halinde teyemmüm alternatif olarak sunulmuştur ki;[2] İslam Hukukunda genel olarak bu alternatifliliğe ruhsat adı verilmektedir.
Peygamber Efendimizin birçok konuda ümmete alternatifler sunduğu bilinmektedir. Bu çözümlerin fazlalığı ve birçok alana nüfuz ediyor oluşu, Peygamber Efendimizin ‘Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz’[3] kutlu beyanıyla tam bir uyum içindedir. Tabi ki, hiçbir zaman alternatifin olmadığı ve olamayacağı konular da vardır ki; imanî ve ahlakî konular bu konuların başında gelmektedir.
Peygamber efendimizin sunduğu alternatif çözüm yollarından örnekler sunacak olursak;
Namazda Kıyama Gücü Yetmeme
Namazı sağlık sorunları sebebiyle ayakta kılmaya gücü yetmeyen İmran b. Huseyn namazı nasıl kılması gerektiğini peygamberimize sormuştur. Peygamber efendimiz de ‘Ayakta kıl, gücün yetmezse oturarak kıl, buna da gücün yetmezse yan tarafına yaslanarak kıl’ buyurmuşlardır. Bu hadise Nesai’de ek olarak ‘Buna da gücün yetmezse sırt üstü yatarak kıl. Allah hiçbir kimseye gücünün yereceğinden fazlasını yüklemez’[4]buyrulmaktadır. Hadis-i şeriften de anlaşıldığı üzere namazı ayakta kılmaya muktedir olamayan kişiye Peygamber efendimiz alternatif olarak, oturarak kılmasını emretmektedir. Buna da gücünün yetmemesi durumunda yan yaslanarak, daha da güçsüz ise sırt üstü yatarak namazını kılmasını emretmektedir. Bu da gösteriyor ki Peygamber efendimiz tarafından dinin direği olarak isimlendirilen namaz ibadetinde dahi alternatif çözüm yolları vardır.
Oruç Keffaretine Alternatif
Bilindiği üzere farz olan ramazan orucunu bile bile bozmanın hükmü iki ay yani altmış gün aralıksız oruç yani keffaret orucu tutmaktır. Ebu Hureyre’den nakledildiğine göre bir adam Hz. Peygambere gelerek;
‘Helak oldum, Ya Rasulallah!’ dedi. Peygamber Efendimiz de:
‘Seni helak eden nedir?’ diye sordu. Adam:
‘Ramazanda (oruçlu iken) eşimle münasebette bulundum.’ dedi. Peygamber Efendimiz de:
‘Azad edilecek bir kölen var mı?’ diye sordu. Adam da:
‘Hayır.’ dedi. Peygamber Efendimiz:
‘Aralıksız iki ay oruç tutabilir misin?’ diye sordu. Adam:
  • ‘Hayır.’ dedi. Peygamberimize içinde hurma olan bir sepet getirilmişti. Peygamberimiz, adama:
  • ‘Al şunları sadaka olarak dağıt.’ dedi. Adam:
  • ‘Bizden daha fakir olanlara mı Ya Rasulallah? Vallahi şu iki taşlık arasında (Medine’de) bu hurmalara bizden daha muhtaç olan yoktur’ deyince; Peygamber efendimiz gülümseyerek:
  • ‘Bu hurmaları götür ailene yedir.’ buyurdu.[5]
Görüldüğü gibi, Peygamber efendimiz orucunu bilerek bozan adama önce köle azadını, ardından keffaret orucunu, daha sonra da tasadduku alternatif çözümler olarak sunmaktadır. Sadakaya muhtaç halde yaşadığını anlayınca da o hurmaları ailesiyle beraber yemesini emrediyor. Buradan çok fakir durumdaysan ve alternatiflerden hiçbirini yapmaya muktedir değilsen o zaman orucunu dilediğin gibi bozabilirsin hükmü çıkarılmamalıdır. Bu meseleden anlaşılması gereken Peygamber efendimizin alternatif çözüm yolları sunarak dinin yaşanmasını kolaylaştırmasıdır.
Muaz b. Cebel’in Yemen’e Vali Olarak Gönderilmesi
Peygamber efendimiz Muaz b. Cebel’i Yemen’e vali olarak gönderirken sordu:
  • ‘Ey Muaz! İnsanlar arasında nasıl hüküm vereceksin?’ Muaz:
  • ‘Allah’ın kitabında olduğu gibi hüküm vereceğim.’ dedi. Peygamberimiz:
  • ‘Allah’ın kitabında bir hüküm yoksa ne yapacaksın?’ diye sordu. Muaz:
  • ‘O halde Rasulullah’ın sünnetiyle hüküm vereceğim.’ dedi. Peygamberimiz de:
  • ‘Hüküm, Rasulullah’ın sünnetinde de yoksa ne yapacaksın?’ diye sordu. Muaz:
  • ‘O zaman kendi içtihadımla vardığım sonuca göre hüküm vereceğim.’ dedi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz:
  • ‘Allah’a hamdolsun ki, Rasulünün elçisini böyle bir yola muvaffak kıldı.’ buyurmuştur.[6]
Görüldüğü üzere Muaz b. Cebel, Peygamber Efendimizin orada ne ile hükmedeceği sorularına önce Kur’an, orada bulamazsa sünnet, orada da bulamazsa kendi rey ve içtihadına göre hüküm vereceğini belirtmiş ve bu sıralama Peygamber Efendimizce de makbul görülmüştür. Muaz b. Cebel’in verdiği cevaplardaki bu alternatifli sıralama hüküm çıkarmada da, başta İmam-ı Azam Ebu Hanife olmak üzere birçok fıkıh bilginince izlenen sıralama olmuştur.
Çeşitli Konularda Sunulan Alternatifler
Peygamber efendimizin alternatif çözüm yolları sunduğu konuları çoğaltmak mümkündür. Fakat biz konuyu daha da fazla uzatmadan burada yorumsuz olarak alternatiflerin sunulduğu bazı hadisleri vermekle yetineceğiz.
Ebu Hureyre’den nakille; bir adam Hz. Peygambere gelerek;
  • ‘Ey Allah’ın Rasulü! Kendine iyi davranmama en layık kişi kimdir?’ diye sordu. Peygamberimiz de:
  • ‘Annendir.’ buyurdu. Adam:
  • ‘Sonra kimdir?’ dedi. Peygamberimiz:
  • ‘Annendir.’ buyurdu. Adam:
  • Yine ‘Sonra kimdir?’ dedi. Peygamberimiz:
  • Yine ‘Annendir.’ buyurdu. Adam:
  • Yine ‘Sonra kimdir?’ dedi. Peygamberimiz:
  • ‘Babandır.’ buyurdu.[7]
 ‘Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır söylesin ya da sussun.’[8]
‘Sizden biri hiddetlendiğinde (öfkelendiğinde) ayakta ise otursun; oturduğunda hiddeti geçmiyorsa bir yere yaslansın veya yatsın.’[9]
Sahabeden bazıları peygamberimize gelerek: ‘Ey Allah’ın Rasulü! Yeni Müslüman olmuş kimselerden bazıları bize et getiriyorlar. Fakat biz onların hayvan keserken besmele çekip çekmediklerini bilmiyoruz. Getirdikleri eti yiyebilir miyiz?’ diye sordular. Bunun üzerine Peygamber efendimiz: ‘Besmele çekin ve yiyin.’ buyurdular.[10]
Sonuç Yerine
Her şeyiyle bizim için en güzel örnek (üsve-i hasene) olduğu Kur’an-ı Kerim’de ifade edilen (Ahzab, 21) Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV) dini anlama, yaşama ve anlatmada da elbette ki bizim için en iyi ve en mükemmel örnektir. Öğretmenin öğrencisiyle, ebeveynin çocuklarıyla münasebetlerinde, esnafın müşterisiyle, komşunun komşuyla ilişkilerinde ve bütün beşerî ve sosyal münasebetler de peygamberimiz bizim için en iyi örnektir. O’nun dinî, beşerî veya diğer alanlarda getirmiş olduğu alternatif çözümler de bizim için bir örnek olmalıdır. Tabi ki dinin ahkâmı tamamlanmış ve kâmil derecededir. O konularda alternatifler sunmak sadece Allah ve rasulüne özeldir. Fakat sosyal ve beşerî münasebetler noktasında alternatif sunabilme kapıları ardına kadar açıktır. O nedenle bizim için her şeyiyle en güzel örnek olan peygamberimizin alternatif üretebilme yönünü de örnek alabilmeliyiz. Peygamberimizin bu yönünün örnek alınabilmesi hoşgörü ve tolerans adına elzemdir.
[1] Necm, 3.
[2] Maide, 6.
[3] Buhari, İlm, 12; Müslim, Cihad, 6.
[4] Buhârî, Taksir, 19; Tirmizî, Mevâkît, 157; Ebû Dâvud, Salât, 175.
[5] Buhari, Savm, 31.
[6] Ebu Davud, Akdıye, 11; Tirmizi, Ahkam, 3.
[7] Buhari, Edeb, 2; Müslim, Birr ve Sıla, 1.
[8] Buhari, Edeb, 31; Müslim, İman, 78.
[9] Ebu Davud, Edeb, 3.
[10] Buhari, Tevhid, 13.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder