2 Eylül 2015 Çarşamba

Gözyaşı



Hicrî takvimin ilk ayı olan Muharrem ayı içerisindeyiz. Bu ay tarihte yaşanmış birçok önemli olayı içinde barındıran bir ay. Peygamber efendimizin Mekke’den Medine’ye hicreti,Kerbela’da Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt efradının şehadeti bir çırpıda aklımıza gelenler…
            Kerbela, insanlık tarihinin en büyük vahşet örneklerinden birinin gerçekleştiği bir yer. Peygamber torunlarına yapılan eziyet ve kötü muameleler, şiîsi, sünnîsiyle tüm İslam âleminin ortak acısı olmuş. Şiîler bu acıyı biraz daha abartıp,Kerbela hadisesinin vuku bulduğu günlerde kendilerine eziyete varan davranışlar dahi sergilemişler. Hz. Hüseyin’in acısına ortak olmak gibi bir düşünce üzerine oturan bu eylemler, İslam’ın insanın kendine zarar vermemesi gerektiği ilkesinin de sınırlarını zorlayan ihlaller taşır aslında. Yıllardır gelenekleşmiş bu eylemlerde insanlar metalden yapılmış ve zincir gibi yapılarla sırtlarını dövmekte ve hatta bu davranışlarını, sırtları kan revan içerisinde kalıncaya kadar devam ettirirler.Geçtiğimiz günlerde de Kerbela törenlerinden buna benzer manzaralar televizyonlara yansıdı. Bu görüntüler asla İslam’ı temsil etmiyor ama bu insanların da Müslüman oldukları bir realite. 
            Bilindiği gibi İslam dünyası, maalesef İslam kelimesinin manasında taşıdığı huzur ve esenlik ortamından çok uzak bir noktada. Hemen yanı başımızda, Suriye’de sürmekte olan bir iç savaş var. Suriye’de insanlar ölmeye devam ediyor, kardeş kardeşi vurmaya devam ediyor. Bundan ondört asır evvel şehit olmuş Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt için gözyaşı dökmekle kalmayıp, kendilerine eziyete varan bazı davranışlarla acı paylaştıklarını söyleyenler, maalesef o dakikalarda belki de Suriye’de son nefesini vermekte olan bir masumu görmezden gelebiliyorlar. Hatta o masumun ölümüne sebep olan zalimleri desteklemekle kalmayıp, onların bu zulümlerine ortak bile olabiliyorlar. Esas hazin tablo bu belki de… İslam toplumunun içinde bulunduğu bu durum… Ümmetin düştüğü bu durum…
            Ölen o masunların günahı ne peki? Yoksa mezhepsel tercihleri mi? Mesela o ölenler şiî olmuş olsaydı, Türkiye’deki Caferiler, İran veya dünyanın değişik yerlerinde yaşayan ve Suriye’deki zalimlere destek veren şiiler bu desteklerini devam ettirecekler miydi?
            Masum bir cana kıymayı tüm insanlığı öldürmeye bedel gören İslam, acaba ölen masumları öldüren ellerin ardındaki gerçek failler için nasıl bir hüküm verir? O azmettiricilerin vebali de var o gözyaşlarında. Ve Allah her şeyi görüyor, her şeyi biliyor…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder