Kıymetli
Okuyucu! Lütfen bu yazıyı sonuna kadar güzelce okuyunuz. Çünkü bu yazı bir
neslin nasıl cenderelere mahkûm edildiğinin ilanıdır.
Yıl 1999…
Tanıyanlar bilir; ben Çarşamba İmam
– Hatip Lisesi mezunuyum. 1999 yılında mezun oldum Çarşamba İmam – Hatip
Lisesi’nden. Katsayı zulmünün de ilk mağdurlarındanım aynı zamanda. Zira 1999
öncesi üniversiteye giriş için yapılan sınavlar ÖSS ve ÖYS adlı iki aşama
şeklinde yapılırken; 1999 yılında sistem değiştirilerek, tek aşamalı ÖSS
sistemine geçildi. Katsayı uygulaması da ilk defa bu sınavda uygulamaya
konuldu. İlk defa bu sınav notlarında uygulanan katsayılarla üniversiteye
yerleştirmeler gerçekleştirildi. Bu sınavın enteresan yönlerinden biri de,
sınavın mayıs ayında yapılacak olmasıydı. Fakat o yıl sınav mayıs ayında değil,
haziran ayında yapılabildi. Çünkü o yıl sorular çalınmıştı. Ve ne tesadüftür
ki; tek aşama olarak yapılan sınavlar daha sonra mayıs aylarında değil de hep
haziran aylarında yapıldı.
İmam – Hatip Lisesi 1999 mezunları
olarak öyle bir garabetle de karşı karşıya kaldık ki; böylesi muz
cumhuriyetlerinde bile yoktur herhalde. Bizden önce İmam – Hatip Liselerinin
lise kısmı üç yıl iken biz okurken dörde çıkarıldı. Biz üç senede mezun
olacağız düşüncesiyle kaydımızı yaptırdık fakat daha sonra işler değişti. Bu
“neyse” denilebilecek bir uygulamaydı hadi. Ya bizden sonraki sınıflar? Hemen
alt dönemimizde olanlar lise üçüncü sınıfa başlarken kendilerinin de o yıl
mezun olacağını öğrendiler. Yani bizim dönem dört yıl okuyarak mezun oldu;
bizden öncekiler ve bizden sonrakiler üç yıl okuyarak. İmam – Hatip Liseleri
1998 yılında hiç mezun vermezken; 1999 yılında iki sınıf birden mezun verdi. Yani
katsayı zulmüyle ayağımıza takılan taşlar birken; aynı bölümleri yazmak zorunda
bırakılan kişi sayısı iki katına çıkartılarak ayağımıza ikinci bir taş daha
bağlanmış oldu. Bu kadar hadisenin üst üste gelişi herhalde “bu işte bir iş
var” dedirtiyordur. Bir enterasan gelişmede 1998-1999 öğretim yılında İmam –
Hatip Lisesi öğrencilerinin açıköğretim lisesine geçişlerinin de
durdurulmasıydı.
Biz ilk defa uygulandığı için tam da
anlayamamıştık bu katsayı adaletsizliğini. Daha doğrusu durumun bu kadar vahim
olduğunu. Dendi ki bize “siz alanınızda tercihte bulunursanız, (alanımız da
İlahiyat ve Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi öğretmenliği bölümlerinden ibaret
sadece) 0,8 ile; alandışı tercihte bulunursanız 0,3 ile çarpılacak puanınız.”
“0,8 nedir?” “0,3 nedir?” tam olarak fehmedemedik; anlayamadık. 0,5’lik küçük
bir farkın çok büyük puan aralığına denk geldiğini hiç düşünemedik.
Puanlardan alandışı tercihler
neticesinde ne denli büyük puanların düşürüldüğünü algılayamayışımızın belki de
en büyük göstergesi, ilk dört tercihimi alandışı yapmış olmamdı. Düşünmüştüm
ki; “ilk dört tercihimi alandışı yapayım, büyük ihtimalle onlardan biri tutar;
tutmazsa beşinci tercihime Marmara Üniversitesi Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi
Öğretmenliği bölümünü yazayım ki, en azından bu bölüm tutunca Milli Eğitim
Bakanlığının ilk beş tercihinden biriyle öğretmenliklere yerleşimlerden doğan
bursu alabileyim.” Acı bir tebessümle anıyorum şimdi o halimi.
Durum o kadar vahimdi ki; biz ancak
yerleştirme sonuçları açıklandığında anlayabilmiştik, vahametin büyüklüğünü.
Ayrıca o yıl İmam – Hatip Lisesi mezunların alaniçi olarak tercihte
bulunacakları bölümlerin aşağı yukarı tamamının kontenjanları da düşürülmüştü.
Biz alaniçinde tercih yapabilmek için sözel bölümü cevaplamak durumundaydık.
Bir arkadaşımız sözel bölümden iki yanlış bir boş yapmış, sayısaldan da pek bir
şey yapamamıştı. Ortaöğretim başarı puanı da düşük gelince nereye yerleşti
biliyor musunuz? Hiçbir yere… Telefonda sonucu öğrendiğinde baygınlık geçirdi
arkadaş. Ben de tercihlerimden onuncu sıradaki tutunca şok olmuştum. Hatta
beşinci tercihten sonrasını öylesine yazdığımdan; o üniversiteyi yazdığımı bile
hatırlamıyordum. O zamanlar rüyalarımızı İstanbul süslüyordu çünkü. Komşumuzun
kızı bizden sonraki yıllarda girdiği sınavda İmam – Hatip Lisesi mezunu olduğu
için, katsayı adaletsizliği sebebiyle; Türkiye çapında derece yapmış, Türkiye
yüz yirmi beşinci olduğu halde Anadolu’da vasat bir üniversitenin alandışı bir
öğretmenliğini ancak kazanabilmişti. Öyle bir sistemdi ki; Türkiye birincisi
olsan bile hukuk, tıp, siyasal bilgiler vb. bölümleri kazanmak neredeyse
imkânsızdı. Bu nesillerin hesabını kim verecek? Tabi bu arada kurunun yanında
yaşta yandı. Meslek lisesi oldukları için İmam – Hatip Liselerinin yanında, Endüstri
Meslek Liseleri, Ticaret Meslek Liseleri, Kız Meslek Liseleri ve diğer meslek
liseleri de yandı. Kim bilir onlarda da ne hikâyeler var?
Peki, neden bu kadar korktular İmam
– Hatip Liselerinden? İnsan mı yiyordu buralardan mezun olanlar? Bilakis
dinlerini öğrenmek için gitmişlerdi o okullara. Dinini bilen insanların zararı
mı olmuştu bu ülkeye? Dağa mı çıkmışlardı? Kurşun mu sıkmışlardı askere ki; o
dönemde PKK’dan bile daha tehlikeli addedildiler? Ne olmuştu da; başörtüsü
zulmüne maruz kalmış; ikna odalarında bulgur bulgur terler akıtmışlardı? Neden
korkuldu ki bu kadar?
Şimdi çok şükür ki; işler yoluna
giriyor. Katsayı adaletsizliği önümüzdeki yıldan itibaren tamamen kaldırılıyor.
1999’dan 2012’ye kadar tam 13 yıl. Dile kolay, 13 yıldır yapılan sınavlarda
hukuk devleti denilen bu devlette yüz binlerce gencin hakkı çatır çatır yendi;
hayalleriyle oynandı. Katsayı zulmü kalkacak sözleri duyulur duyulmaz, halk
İmam – Hatip Liselerine olan teveccühünü tekrar gösterdi. Şu an okullar tıklım
tıklım neredeyse. (Maşallah) Samsun merkezde bir İmam – Hatip Lisesi varken; bu
yıl Atakum’a Adnan Kahveci Anadolu İmam – Hatip Lisesi açıldı. Canik’e
Türkiye’nin en büyük okullarından biri olacak Mehmet Akif Ersoy Anadolu İmam –
Hatip Lisesi yapılıyor. Seksen derslikli, pansiyonlu; konferans salonu, camisi
olan ve geniş bir araziye kurulacak muazzam bir yapı. İHH pansiyon yapımını
üstlendi; imzalar atıldı. İnşallah yakın zamanda yapımı bitirilip, halkın
hizmetine sunulur. Çarşamba İmam – Hatip Lisesine ek binanın üzerine yeni
sınıflar yapıldı. İnşallah ilerde daha güzel ve modern bir binayla eğitim
faaliyetlerine devam eder. Ayrıca Ayvacık ÇPL, Salıpazarı ÇPL ve Alaçam ÇPL
bünyesinde açılan İmam – Hatip Programlarıyla bu okullarda da dinî eğitime
devam edilmekte. Talep olmasa bu kadar okul açılmazdı herhalde. “İnsan
elindekinin kıymetini kaybedince anlarmış.” derler ya hani. Halkımızda İmam –
Hatip Liselerinin kıymetini sayıları ve öğrencileri azaldığında çok iyi gördü.
Artık dört elle sarılarak sahip çıkacaktır inşallah…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder