2 Eylül 2015 Çarşamba

Bir “Akif” Nasıl Yetişir?


“Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;
                                                       Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!”
27 Aralık “İstiklal Şairi”miz Mehmet Akif Ersoy’un ölüm yıldönümüydü. Ölümünün 75. yıldönümünde, 2011 yılının Mehmet Akif Ersoy yılı ilan edilmesi sebebiyle Türkiye’nin çeşitli yerlerinde Mehmet Akif’i anmak ve anlamak adına çeşitli organizasyonlar düzenlendi. 27 Aralık akşamı Samsun Büyük Cami’de, Canik Mehmet Akif Ersoy Anadolu İmam-Hatip Lisesi Yaptırma ve Yaşatma Derneği’nin organizasyonu ve İl Müftüsü Hayrettin Öztürk’ün de katılımıyla Mehmet Akif için mevlid ve Kur’an-ı Kerim okundu ve dua edildi. Yıl içerisinde de gerek Samsun ili genelinde gerekse tüm Türkiye’de çeşitli programlar yapıldı; hayatıyla ilgili çok şeyler anlatıldı, yazıldı, çizildi çeşitli vesilelerle. Ama kaç kişi “Acaba Mehmet Akif nasıl yetişti?” veya “Mehmet Akifler nasıl yetişir?” diye düşündü? Yazımızda Mehmet Akif’in yetişme ortamından kısaca bahsetmeye çalışacağız.
Mehmet Akif 1873 senesinde Fatih Medresesi müderrislerinden (öğretmen) Arnavut asıllı İpekli Tahir Efendi ile Buhara asıllı Emine Şerife Hanım’ın izdivacından dünyaya geldi. Mehmet Akif’in anne ve babası çok âbid (ibadete düşkün) ve zâhid (zühd sahibi) kimselerdi. Mehmet Akif kendi ifadesiyle şahsiyet ve karakterinin oluşumunda en önemli yeri “Kur’an’lı Ev”in tuttuğunu söyler. Mehmet Akif kendi deyimiyle “ibadetin zevkini tatmış” bir ailede yaşamıştı. Mehmet Akif’in annesi Emine Şerife Hanım çok Kur’an-ı Kerim okuyan bir kadındı. Mehmet Akif küçüklüğünden itibaren annesinin naif sesiyle okuduğu Kur’an-ı Kerim’in musikisiyle büyüdü. Mehmet Akif’in şahsiyet ve kişiliğinin oluşumunda önemli olan o “Kur’an’lı Ev” Mehmet Akif’i ilerde Kur’an-ı Kerim’i okumaya, ezberlemeye ve hatta Kur’an-ı Kerim’i Türkçeye tercüme etmeye kadar yöneltti. Belki daha da önemlisi o “Kur’an’lı Ev” Mehmet Akif’in sanatında, şiirinde, şahsiyetinin oluşumunda en önemli unsur oldu. Mehmet Akif, yirmi yaşını aştığı halde ezberleyerek “hafız”ı olduğu Kur’an-ı Kerim’i iliklerine kadar hazmedecek ve henüz genç yaşında neşrettiği ilk şiirinin adını “Kur’an’a Hitap” koyacaktı.
Mehmet Akif’in kişiliğinin oluşumunda ve gençlik yıllarının o kanı deliliğinde onu koruyacak meşgale ise spordu. Mehmet Akif çok iyi bir yüzücü ve güreşçiydi. “Kıyıcı Osman” adında bir pehlivandan güreş dersleri alan Mehmet Akif mahallede, mektepte, hatta çevre köy ve kasabalarda yapılan güreş müsabakalarında güreş tutmuştur. “İçki bilmez” ve “fuhuş bilmez” diye tanımladığı pehlivanlar ve güreş sayesinde Mehmet Akif gençlik yıllarının yanlışa düşürebilecek hoppalıklarından uzak kalabilmiştir.
Mehmet Akif’in şahsiyet oluşumundaki en önemli kurumlardan biri muhakkak ki, dört yaşından beri yollarını aşındırdığı mekteplerdir. Mahalle mektebi, ilk mektep, Fatih Merkez Rüştiyesi (ortaokul) ve Mülkiyenin İdadi (lise) kısımlarını bitiren Mehmet Akif aynı zamanda babasından Arapça, Fıkıh, Tefsir vb. dini ilimleri okumuş; Esad Dede’den de Farsça dersleri okumuştur. Mehmet Akif henüz 14 yaşında iken babası vefat eder ve ardından da evleri yanar. Evin geçim derdi de omuzlarına binen Mehmet Akif çeşitli zorluklar içerisinde Baytar Mektebinden mezun olur. Bu yıllarda Mehmet Akif hayatın zorluk ve meşakkatlerini yakinen müşahede etmiş olur. Baytar Mektebinde okuduğu sıralarda ünlü bilim adamı Pasteur’ün (Pastör) öğrencisi olmuş Rıfat Hüsamettin Paşa’dan dersler alan Mehmet Akif, hocasının sayesinde tabiat, deney, gözlem ve realist bakış açısıyla tanışır. Burada öğrendiği müspet ilimlerinde etkisiyle Mehmet Akif hayatı boyunca hurafeden uzak durur ve burada öğrendiklerini hem hayatına hem de sanatına tatbik eder.

Milletinin derdini dert edinmiş, sıkıntısını ta yüreğinin derinliklerinde hissetmiş bir gönül adamıdır Mehmet Akif. Yüreğinden, zihninden sızan zerreleri sanatına yansıtmış; doğru bildiği şeyleri korkusuzca ve pervasızca her zaman ve her yerde haykırabilmiş bir adamdır. İlkeli, disiplinli bir hayat yaşamış her daim. Kırılmış belki ama hiçbir zaman eğilmemiş. Vefa onda bulmuş manasını. Sözünde durmayı sözünün eri olmayı namus addetmiş. Sırtında giyecek paltosu dahi yokken, İstiklal Marşı yazımından verilecek parayı reddedecek kadar yüksek gönüllü bir şahsiyettir Mehmet Akif. Yeri gelmiş milletinin meclisinde, yeri gelmiş vaiz kürsüsünde menfaatini gözetmiş aziz bildiği milletinin. Ve her zaman halktan biri olmuş, halk adamı olmuş Mehmet Akif.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder