2 Eylül 2015 Çarşamba

Çıplaklık Kültürü Mü? Kültürel Çıplaklık Mı?


            Modernite insanları başkalaştırıyor. O denli başkalaştırıyor ki, insanoğlu zaman zaman kendini dahi tanıyamaz hale geliyor. Yüzyıllardan beri tüm insanlığın el birliğiyle oluşturduğu kültürel birikim modern insan tarafından bir çırpıda bir kenara itilebiliyor. Makineleşmenin ve teknolojinin de etkisiyle modern toplumlarda insanlar yalnızlaşıyor ve kendi içine kapanıyor. İnsanlara çeşitli kanallarla sürekli mutlu olma yolları öğretilmeye çalışılıyor. “Şunu yap mutlu ol”, “Şunu yapma mutsuz olursun” gibi söylemlerle insandan mutluluğu putlaştırması isteniyor. Herkes mutlu olmak için yaşıyor veya kendini mutlu etmeye çalışıyor. Bazen de polyannacılık oynayarak kendini mutlu zannediyor. Her şeye pozitif bakmak, pozitif düşünmek moda ne de olsa.
            Yüzyıllardır el birliğiyle oluşturulan değerler dedik. Bu yazıda insanların giyim kuşamları özelinde kokuşmaya yüz tutmuş ahlakî değerlerden bahsetmeye çalışacağız.
            Çıplaklık kültürü mü? Kültürel çıplaklık mı?
            Belki çıplaklığa kültür demek de yanlış olacak. Çünkü kültür belli uğraşlar çabalar sonucu insanlar tarafından oluşturulan ve nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar gelen yaşanmışlıklar bütünü. Çıplaklık ise hiçbir çabaya, aklî uygulama veya düşünmeye gerek duyulmadan sadece üzerindekileri çıkarmak gibi çok küçük bir hareketin sonucu.
            İnsanlar da haya duygusu giderek azalıyor sanki. Oysa ki; “Hayâ imandan bir şubedir.”(Buhari, İman, 3) buyuruyor peygamber efendimiz. Kimliğinde İslam yazan biz, Necip Fazıl merhumun tabiriyle marka Müslümanları da gözümüzün önündeki bu hayâsızlıklara sesimizi çıkarmıyoruz, çıkaramıyoruz. Sokaklardan günah akıyor. Maalesef özellikle de moda adı altında soyunmaya zorlanan geleceğin nesillerini yetiştirecek olan kadınlarımız. Televizyon dizilerinde dahi başı örtülü, uzun etekli, ismi Ayşe, Fatma olan kadınlar hizmetçi veya temizlikçi rollerine layık görülürken; kısa etekli, dar pantolonlu, yakası açık kolsuz kıyafetleri giyen kadınlar da iş kadını, patron, evin hanımı, memur gibi rollerde oynattırılıyor. En son hangi televizyon dizisinde başı örtülü bir bayanın önemli bir rolde oynadığını gördük?
            Özellikle genç nesillere modanın tahakkümüyle sistematik duyarsızlaştırma uygulanıyor yıllardır. Modern insanın nasıl olması gerektiğini, nasıl giyinmesi gerektiğini, nasıl davranması gerektiğini, nasıl konuşması gerektiğini hep televizyon dizilerinden, magazin programların öğreniyor gençler. Küresel sermaye her yıl değişik giysileri, değişik renkleri moda diye insanlara lanse ederek her yıl onların tekrar tekrar kıyafetler almalarını istiyor. Birçok insan aldığı kıyafeti bir kez dahi giymeden çöpe atıyor. Çarşı Pazar sürekli alışveriş yapan insanlarla dolu. Maalesef bu tuzağa en çok düşenler de kadınlar. Belki beğenilme duygusu kadınlar da daha fazla olduğu için, genelde kadın sömürülüyor küresel güçlerce.
            Ve moda adı altında sürekli giyinmek yerine soyunuyoruz. Yeni yetişen çocuklar cinselliği çok erken yaşta öğreniyorlar artık. Birçok sonradan görmeleri veya algılamaları gereken şeyi erkenden gören ve öğrenen genç nesiller ileride maalesef sapıklığa varan olumsuzluklara sebep olabiliyorlar.
            Tarihin hiçbir dönemi çıplaklığın günümüzdeki arttığı kadarıyla olduğu bir zaman diliminden bahsetmez. İnsanlar tarih boyunca hep vücutlarını ve başlarını çeşitli örtülerle örtmüşlerdir. Sadece günümüz modern toplumları insanlara hem başlarını hem de vücutlarının açılması gerektiği emrini veriyor. Erkeler de dahil olmak üzere tarihin çoğu döneminde tüm insanlar başlarını örtmüşler. Çok eskiye bile giymeye gerek yok, 200 – 300 yıl öncesinde bile başların dahi sürekli kapalı olduğunu görürsünüz. Müslüman başına sarık sarmış, takke takmış; Çin’li kafasına o ilginç şapkasını takmış, Yahudi başına kippasını takmış, İspanyol başına geniş fötr şapkasını takmış vs. Ama başını hep kapatmış. Rahibelerin dahi vücutlarının ve bedenlerinin tamamının kapalı olması bir tesadüf mü?

             İnanın tesadüf değil. Sokakları gördükçe kıyametin daha da yaklaştığını düşünüyorum. Çünkü kıyametin alametlerinden biri de zinanın çoğalması. (Buhari, İlim, 72) Bilindiği gibi zina sadece cinsel birliktelik demek değil. Gözün de, kulağın da, elin de, diğer vücut azalarının da zinası var. Bu erbabınca malumdur. Vesselam…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder