2 Eylül 2015 Çarşamba

Vakit, Malı Arındırma Vakti


            Ramazan ayını idrak ettiğimiz şu günlerde genel itibarla yazılarımızı Ramazan ayı denince ilk akla gelen ibadet oruca ayırdık. Bu yazımızda genelde Müslümanların mali yılbaşı gibi gördükleri Ramazan ayına özellikle denk getirdikleri başka bir ibadetten daha bahsedeceğiz: Zekat.
            Zekat Kur’an-ı Kerim ve sünnet ile farziyeti sabit bir ibadettir. Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette zekatın verilmesi gerektiğinden bahseder. Örneğin; Bakara suresi, 43, 83, 277. ayetler; Nisa suresi, 162. ayet; Maide suresi, 12. ayet; Araf suresi, 156; Meryem suresi, 31. ayet gibi. Bu listeyi daha da devam ettirmek mümkün.
            Zekat ibadeti bilindiği gibi malî bir ibadettir. Dince zengin sayılan kişilerin mallarının veya paralarının belli bir kısmını fakirlere, güçsüzlere vermesi anlamına gelen zekat ibadeti, toplumsal yardımlaşma ve dayanışmayı ayakta tutan, fakiri, fukarayı, garibanı, muhtacı koruyup kollamayı emreden bir ibadettir. Zengin olan kişilerin verdiği zekatı, kişilerin “malım azalıyor.” olarak görmemeleri gerekmektedir. Matematiksel olarak malınız azalmış gibi görünse dahi zekat malın bereketini artırıcı bir ibadettir. Ayrıca zengin olan kişinin malının bir kısmında fakir olanın da hakkı vardır. Nitekim Allah-u Teala, Zariyat suresinin 19. ayetinde “ …ve mallarında muhtaç ve mahrumların hakkı vardı.”, Mearic suresinin 22-25. ayetlerinde “Bunlar sahip oldukları mallarda muhtaç ve mahrumun belli bir hakkı olduğunu unutmazlar.” buyurmaktadır. Ayet-i kerimelerden de açık şekilde anlaşıldığı gibi zekat verecek, zengin olan kişinin malında fakir olanın, mahrum olanın da bir hakkı var. Hiç kimse “Ben çalıştım da kazandım; o da çalışsaymış, onun da malı mülkü olsaymış, ne hakkıymış o?” diyemez. Konuyla ilgili Allah’ın hükmü bellidir ve kesindir. Zekat müessesesi, zenginin borcunu ödemesi, fakirin de hakkını alması şeklinde algılanmalıdır. Bu alışveriş sırasında kesinlikle gönülsüz davranma, başa kakma, küçümseme gibi davranışlar içinde olunmaması gerekmektedir.
            İçinde bulunduğumuz Ramazan ayında tuttuğumuz oruçlar, yıl boyunca kıldığımız namazlar, genel itibarla kişiyi ilgilendiren ibadetlerdir denebilir. Yani namazını kılmayan kişinin veya orucunu tutmayan kişinin yanındakine direk bir olumsuz etkisi olmaz. Zekât ibadeti ise hem ferdî yönü olan hem de toplumsal yönü olan bir ibadettir. Zekat ibadeti kişiyi ferdî cimrilikten, eli sıkılıktan, bencillikten kurtardığı gibi toplumsal olarak da mali dengelenmeyi, dayanışmayı, yardımlaşmayı artıran bir ibadettir. Yani zekat bu yönüyle “toplumsal bir ibadettir.” 
            Fıkhî açıdan değerlendirildiğinde ise; zekat, Müslüman, hür, akıllı, bâliğ (buluğ çağına girmiş), nisab miktarı (tabii ihtiyaçlardan fazla artırıcı bir mala sahip olan ve bu sahiplik üzerinden 1 (bir) hicrî yıl geçmiş olan) mala sahip olan her kişiye farzdır. Nisap miktarı dinimizce 595 gram gümüş, 85 gram altın veya karşılığı para olarak kabul edilmiştir. Bu farzın dinin kurallarına uygun olarak yapılabilmesi için de ehline yani zekat almaya müstahak kişilere ve zekat niyetiyle verilmesi gerekir.
            Şimdi gelelim zekatın hangi mallardan ve ne kadar verileceğine;
            Altın, gümüş, nakit para ve menkul değerler ile ticaret mallarından 40’ta 1 oranında yani %2.5 oranında zekat verilir.
            Koyun ve keçiden 1-39 koyun arası verilmez. 40-120 arası 1 koyun, 121-200 arası 2 koyun, 200-399 arası 3 koyun, 400-500 arası 4 koyun şeklinde verilir.
            Sığır veya manda cinsi hayvanlardan; 1-29 arası zekat düşmez. 30-40 arası 2 yaşında bir 1 buzağı, 40-60 arası 3 yaşında bir dana verilir. 60 sığır olunca 1’er yaşını bitirmiş iki buzağı verilir. 60 adet sığırdan yukarısı içinde her 30 sığıra 1 buzağı veya her 40 sığıra bir dana verilir.
            Toprak ürünlerindense zekat; eğer tarla herhangi bir sulama yapmadan ürün veriyorsa 10’da 1 yani %10, sulama yapmayı gerektiriyorsa 20’de 1 yani %5 oranında zekat verilmelidir. Zekat verilmesi gereken bütün mallarda, malın üzerinden 1 yıl geçmesi şartı aranmaktaydı. Fakat toprak mahsullerinden verilen zekatta malın üzerinden 1 yıl geçme şartı aranmamaktadır. Yani mahsulünü elde eden kişinin elde ettiği mal üzerinden zekatını hemen o yıl vermesi gerekmektedir. Toprak mahsullerinden verilen zekat halk arasında “öşür” diye de bilinmektedir.
            Zekatın kimlere verileceği bahsine gelirsek; kısaca şöyle aktarmaya çalışalım. Fakirler ve miskinler, zekat memurları –ki günümüzde yoktur-, müellefe-i kulûb (kalbi İslam’a ısındırılacak olanlar), özgürlüğünü yitirmiş olanlar, borçlular, Allah yolunda çalışan, gayret eden, Allah’ın adını tüm insanlığa yaymaya çalışan kişi veya kurumlar ve yola çıkan fakat yolda kalmışlara zekat verilebilir.
            Peki zekat kimlere verilmez? Bir kişi usul(anası, babası, dedesi) ve furuuna (çocukları ve torunları) zekat veremez. Müslüman olmayanlara, zenginlere ve peygamber efendimizin yakınlarına zekat verilmez.    
            Zekat konusunu kısaca bir özetlemeye çalıştık. Yazımızı bitirirken bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Televizyonlardan, gazetelerden takip ettiğimiz kadarıyla şu an Afrika’da çok büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. İnsanlar açlıktan ölüyorlar. Bizim “Yok acılı olmuş, yok tuzlu olmuş, yok yine mi bu yemek?” dediğimiz yemekler için neredeyse insanlar birbirini boğazlayacak oralarda. İdrak etmeye çalıştığımız şu mübarek günlerde açlığın ve susuzluğun ne demek olduğunu tuttuğumuz oruçlarla nisbeten daha iyi anlıyoruz. Bizim akşam iftar olunca yeme, içme ümidimiz olduğu halde ikindiden sonra zorlanıyoruz, tahammül edemiyoruz açlığa, susuzluğa. Ya Afrika’dakiler. Onların ümitleri de biz olalım. Şu mübarek günlerde vereceğimiz zekat, fitre (fıtır sadakası) veya sadakalarımızı Afrika’ya ulaştıralım. “Bizim fakirimiz yok mu kardeşim?” diyenleri duyar gibiyim. “Evet, var bizim fakirimiz var. Fakat elhamdülillah açlıktan ölenimiz yok.” Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, Başbakanlık’ın, Kızılay’ın, çeşitli dernek ve sivil toplum kuruluşlarının cep telefonu mesajları, banka hesap numaraları veya internet yoluyla kredi kartıyla online bağış imkanları mümkün. Az da olsa yardımları esirgememek lazım.
Not: Yazımızda Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yayınlanmış iki ciltlik ilmihalin ilk cildi olan “İlmihal I İman ve İbadetler” adlı eserdeki Prof. Dr. Mehmet ERKAL tarafından yazılmış “Zekat” başlığından istifade edilmiştir.

    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder