Ramazan
orucu, oruç tutmaya bir manisi olmayan ve ergenlik dönemine girmiş tüm
Müslümanlara farz olan bir ibadettir.
Kur’an-ı
Kerim’ de Allah-u Teala "Ey iman edenler! Sizden öncekilere olduğu
gibi, size de oruç tutma yükümlülüğü getirilmiştir; bu sayede kendinizi
koruyacaksınız. Oruç sayılı günlerdedir. İçinizden hasta veya yolculukta
olanlar başka günlerde tutabilirler; hasta veya yolcu olmadığı halde oruç
tutmakta zorlananlar ise bir fakir doyumluğu fidye vermelidir. Daha fazlasını
veren, kendine daha fazla iyilik etmiş olur; fakat yine de, eğer bilirseniz,
oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır" (Bakara Sûresi, 2/183-184)
buyurmaktadır. Bu ayetten de açık bir şekilde anladığımız gibi oruç bizden
önceki topluluklara farz kılındığı gibi biz Müslümanlara da farz kılınmış bir
ibadettir.
Peygamber
efendimizin de oruç ve faziletleriyle alakalı birçok hadis-i şerifinin olduğunu
biliyoruz. Onlardan birkaç tanesine yazımızda yer verelim. "Kim iman
ederek ve sevabını Allah'tan umarak ramazan orucunu tutarsa önceki
günahları affedilir" (Buhârî, “Savm”, 6). "Oruçlu için birisi
iftar ettiği vakit, öteki Rabbi ile karşılaştığı vakit olmak üzere iki
sevinç vardır" (Buhârî, “Savm”, 9). "Oruç bir kalkandır" (Buhârî,
“Savm”, 9; Tirmizî, “Îmân”, 8).
Oruç kelimesinin orijinali Farsça
bir kelime olan “rûze” kelimesidir. Oruç kelimesi de bu kelimenin Türkçeleşmiş
halidir diyebiliriz. Oruç kelimesinin Arapça’sı “savm” veya “sıyam”
şeklindedir. Oruç anlamına gelen savm kelimesi Arapça’da “bir şeyden uzak
durmak, bir şeye karşı kendini tutmak, engellemek.” anlamlarına kullanılır.
Fıkhî bir terim olarak ise oruç; “imsak vaktinden iftar vaktine kadar, bir amaç
uğruna ve bilinçli olarak, yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak” şeklinde
ifade edilir.
Ramazan ayı boyunca oruçla ilgili
olarak sürekli duyduğumuz bazı kavramlar vardır. İmsak, sahur, iftar, fitre
(fıtır sadakası), fidye, teravih namazı, mukabele… bu yazımızda bu kavramları da
kısa kısa açıklamaya çalışacağız.
İmsak, tutmak demektir. İmsak
kendini yeme, içme ve cinsel ilişkiden geri çekmek ve oruç yasaklarına uymaya
başlamak demektir. Bu anlamıyla “orucun başlama anına imsak denir.”
diyebiliriz. Okunan sabah ezanı bu vaktin girdiğini ilan eder. Okunan ezanla
beraber oruç yasakları başlar ve yapılmaması gerekenlere riayet bu andan
itibaren farz olur.
Oruç tutan kişiler, tan yeri ağarmadan yani
imsak girmeden biraz önce kalkarak, o günkü tutacakları oruca niyet ederler ve
yemek yerler. Yemek için kalkılan bu vakte sahur, yenilen yemeğe de sahur
yemeği denir. Peygamber efendimiz; “Sahurda
yemek yiyiniz, çünkü sahur yemeğinde bereket vardır.” (Buharî, “Savm”, 20) buyurmaktadır.
İftar,
oruç açmaya veya oruç tutmaya verilen isimdir. Yani oruç tutulan gün oruçlu
olunuyor, oruç tutulmadığı gün de iftar edilmiş oluyor. Gün boyunca oruç
yasaklarına uyarak oruç tutmuş olan Müslüman, akşam güneşin batışı ve akşam
namazı vaktinin girişiyle yukarıdaki zikredilen hadiste peygamberimizin
oruçlunun iki sevincinden biri diye ifade ettikleri iftar vaktinin girişiyle
orucunu açar. Toplumumuzda hala canlı olarak yaşatılan iftar daveti geleneği
insanlar arasındaki muhabbeti artıran ve fakirin de sofralara dahil edildiği
güzel merasimler olagelmişitr.
Dilimizde fitre diye de bilinen fıtır
sadakası, “ramazan ayının sonuna yetişen ve temel ihtiyaçları dışında yeterli
miktarda mala sahip olan her Müslüman’ın vermesi vacip olan bir sadakadır.”
Fitre, ailede bulunan kişi başına bir fitre düşecek şekilde verilir. Fitrenin
asgarî sınırı bu yıl Diyanet İşleri Başkanlığı’nca 7,50 TL olarak
açıklanmıştır. Bu miktar alt sınırdır, isteyen kişiler daha fazlasıyla kişi
başına hesaplayarak da verebilirler.
Fidye ise oruç tutmaya gücü olmayan
yaşlılar ile iyileşip oruç tutabilecek sağlığa kavuşma ümidi olmayan hastaların
oruç tutamadıkları gün başına “bir kişinin bir gün doyumluğu” miktarınca hesaplayarak
ihtiyaç sahiplerine o miktarın verilmesi veya gün sayısınca kişinin doyurulması
şeklinde yerine getirilir. Oruç tutamadığı halde fidye de verecek durumu
olmayanlar da affedilmeleri için Allah’a dua etmelidirler.
Ramazan ayına mahsus bir ibadet olan
teravih namazı da, yatsı namazı ve vitir namazı arasında kılınır. Tek başına
kılınabileceği gibi cemaat halinde de kılınan teravih namazı genelde iki veya
dört rekâtlık periyotlarla yirmi rekat olarak kılınır.
Mukabele, peygamberimizle Cebrail’in
(as) her yıl uyguladıkları ve günümüze kadar da yapılagelmiş bir sünnetleridir.
Cebrail (as) peygamberimize gelir ve Kur’an-ı Kerim’i her yıl peygamberimizle
karşılıklı olarak okurlardı. Bu uygulama peygamberimizin vefat edeceği yıl iki
kez yapılmıştır. Peygamberimiz ve Cebrail (as) arasındaki bu uygulama tüm
Müslümanlara da örnek olmuş ve günümüze kadar bu peygamber geleneği
yaşatılmıştır.
Bir hatırlatmayla yazımızı bitirelim.
Diyanet İşleri Başkanlığı bu yıl “Her Evden Bir İftar Bir Fitre Afrikaya” adlı
bir kampanya başlattı. 5 TL karşılığı tüm operatörlerden AFRIKA yazıp 5601’e
gönderilecek mesajlardan elde edilecek gelir, Afrika’da açlık ve susuzlukla
mücadele eden insanlara ulaştırılacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder