2 Eylül 2015 Çarşamba

Oruç Farziyeti ve Ramazanla İlgili Bazı Kavramlar


Ramazan orucu, oruç tutmaya bir manisi olmayan ve ergenlik dönemine girmiş tüm Müslümanlara farz olan bir ibadettir.
Kur’an-ı Kerim’ de Allah-u Teala "Ey iman edenler! Sizden öncekilere olduğu gibi, size de oruç tutma yükümlülüğü getirilmiştir; bu sayede kendinizi koruyacaksınız. Oruç sayılı günlerdedir. İçinizden hasta veya yolculukta olanlar başka günlerde tutabilirler; hasta veya yolcu olmadığı halde oruç tutmakta zorlananlar ise bir fakir doyumluğu fidye vermelidir. Daha fazlasını veren, kendine daha fazla iyilik etmiş olur; fakat yine de, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır" (Bakara Sûresi, 2/183-184) buyurmaktadır. Bu ayetten de açık bir şekilde anladığımız gibi oruç bizden önceki topluluklara farz kılındığı gibi biz Müslümanlara da farz kılınmış bir ibadettir.
Peygamber efendimizin de oruç ve faziletleriyle alakalı birçok hadis-i şerifinin olduğunu biliyoruz. Onlardan birkaç tanesine yazımızda yer verelim. "Kim iman ederek ve sevabını Allah'tan umarak ramazan orucunu tutarsa önceki günahları affedilir" (Buhârî, “Savm”, 6). "Oruçlu için birisi iftar ettiği vakit, öteki Rabbi ile karşılaştığı vakit olmak üzere iki sevinç vardır" (Buhârî, “Savm”, 9). "Oruç bir kalkandır" (Buhârî, “Savm”, 9; Tirmizî, “Îmân”, 8).
            Oruç kelimesinin orijinali Farsça bir kelime olan “rûze” kelimesidir. Oruç kelimesi de bu kelimenin Türkçeleşmiş halidir diyebiliriz. Oruç kelimesinin Arapça’sı “savm” veya “sıyam” şeklindedir. Oruç anlamına gelen savm kelimesi Arapça’da “bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak, engellemek.” anlamlarına kullanılır. Fıkhî bir terim olarak ise oruç; “imsak vaktinden iftar vaktine kadar, bir amaç uğruna ve bilinçli olarak, yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak” şeklinde ifade edilir.
            Ramazan ayı boyunca oruçla ilgili olarak sürekli duyduğumuz bazı kavramlar vardır. İmsak, sahur, iftar, fitre (fıtır sadakası), fidye, teravih namazı, mukabele… bu yazımızda bu kavramları da kısa kısa açıklamaya çalışacağız.
            İmsak, tutmak demektir. İmsak kendini yeme, içme ve cinsel ilişkiden geri çekmek ve oruç yasaklarına uymaya başlamak demektir. Bu anlamıyla “orucun başlama anına imsak denir.” diyebiliriz. Okunan sabah ezanı bu vaktin girdiğini ilan eder. Okunan ezanla beraber oruç yasakları başlar ve yapılmaması gerekenlere riayet bu andan itibaren farz olur.
             Oruç tutan kişiler, tan yeri ağarmadan yani imsak girmeden biraz önce kalkarak, o günkü tutacakları oruca niyet ederler ve yemek yerler. Yemek için kalkılan bu vakte sahur, yenilen yemeğe de sahur yemeği denir. Peygamber efendimiz; “Sahurda yemek yiyiniz, çünkü sahur yemeğinde bereket vardır.” (Buharî, “Savm”, 20) buyurmaktadır.
            İftar, oruç açmaya veya oruç tutmaya verilen isimdir. Yani oruç tutulan gün oruçlu olunuyor, oruç tutulmadığı gün de iftar edilmiş oluyor. Gün boyunca oruç yasaklarına uyarak oruç tutmuş olan Müslüman, akşam güneşin batışı ve akşam namazı vaktinin girişiyle yukarıdaki zikredilen hadiste peygamberimizin oruçlunun iki sevincinden biri diye ifade ettikleri iftar vaktinin girişiyle orucunu açar. Toplumumuzda hala canlı olarak yaşatılan iftar daveti geleneği insanlar arasındaki muhabbeti artıran ve fakirin de sofralara dahil edildiği güzel merasimler olagelmişitr.
Dilimizde fitre diye de bilinen fıtır sadakası, “ramazan ayının sonuna yetişen ve temel ihtiyaçları dışında yeterli miktarda mala sahip olan her Müslüman’ın vermesi vacip olan bir sadakadır.” Fitre, ailede bulunan kişi başına bir fitre düşecek şekilde verilir. Fitrenin asgarî sınırı bu yıl Diyanet İşleri Başkanlığı’nca 7,50 TL olarak açıklanmıştır. Bu miktar alt sınırdır, isteyen kişiler daha fazlasıyla kişi başına hesaplayarak da verebilirler.
Fidye ise oruç tutmaya gücü olmayan yaşlılar ile iyileşip oruç tutabilecek sağlığa kavuşma ümidi olmayan hastaların oruç tutamadıkları gün başına “bir kişinin bir gün doyumluğu” miktarınca hesaplayarak ihtiyaç sahiplerine o miktarın verilmesi veya gün sayısınca kişinin doyurulması şeklinde yerine getirilir. Oruç tutamadığı halde fidye de verecek durumu olmayanlar da affedilmeleri için Allah’a dua etmelidirler.
Ramazan ayına mahsus bir ibadet olan teravih namazı da, yatsı namazı ve vitir namazı arasında kılınır. Tek başına kılınabileceği gibi cemaat halinde de kılınan teravih namazı genelde iki veya dört rekâtlık periyotlarla yirmi rekat olarak kılınır.
Mukabele, peygamberimizle Cebrail’in (as) her yıl uyguladıkları ve günümüze kadar da yapılagelmiş bir sünnetleridir. Cebrail (as) peygamberimize gelir ve Kur’an-ı Kerim’i her yıl peygamberimizle karşılıklı olarak okurlardı. Bu uygulama peygamberimizin vefat edeceği yıl iki kez yapılmıştır. Peygamberimiz ve Cebrail (as) arasındaki bu uygulama tüm Müslümanlara da örnek olmuş ve günümüze kadar bu peygamber geleneği yaşatılmıştır.

Bir hatırlatmayla yazımızı bitirelim. Diyanet İşleri Başkanlığı bu yıl “Her Evden Bir İftar Bir Fitre Afrikaya” adlı bir kampanya başlattı. 5 TL karşılığı tüm operatörlerden AFRIKA yazıp 5601’e gönderilecek mesajlardan elde edilecek gelir, Afrika’da açlık ve susuzlukla mücadele eden insanlara ulaştırılacaktır.       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder