2 Eylül 2015 Çarşamba

Sırtını Doğuya Dönmek


            Dinimiz İslam dini, tüm inananları kardeş ilan etmekte. Biz Müslümanlar olarak, dünyanın neresinde olursa olsun, bir Müslüman’ın başına bir olumsuzluk geldiğinde, kendimizde de sorumluluk hissetmek ve o Müslümanların derdiyle dertlenmek zorundayız. Çünkü Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV), bir yanlış gördüğümüzde onu elimizle düzeltmemizi, eğer buna gücümüz yetmezse dilimizle düzeltmemizi emretmiş. Buna da gücünüz yetmezse kalbinizle buğzedin (o olayı tasdik etmeyin) ki; bu da imanın en düşüğüdür; buyurmuş. İmanın en düşüğü diye tabir olunan buğzedebilmek için dahi en azından o olay hakkında bilgi sahibi olmak şart. Çünkü bilmediğin bir yanlışı düzeltemezsin. O nedenle de dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan Müslümanlar hakkında en azından bilgi sahibi olmamız lazım. O bölgelerle iletişimi canlı tutmamız lazım. Biz Türkiye’de yaşayan Müslümanlar olarak maalesef sadece bize bildirilen kadarını biliyoruz ve maalesef dünyanın büyük bir bölümü hakkında da hiçbir bilgiye sahip değiliz.
            Televizyon kanallarında, çeşitli ülke ve bölgeleri tanıtan gezi programları yayınlanmakta. O programlardan biri de Samanyolu televizyonu ve Mehtap televizyonunda yayınlanan ‘Ayna’ programı. Mehtap televizyonunda yayınlanan son bölümde, şu an Yunanistan’a bağlı olan, dört yüz yıl Osmanlı toprağı olmuş Rodos adasını tanıttı. Dört yüz yıl Osmanlı toprağı olmuş adada, maalesef Osmanlı izlerini silebilmek için, Yunan hükümetleri her şeyi yapmış. Osmanlı imzası yapılar bakımsız ve metruk vaziyette, Camiler harabe halde, minareler yıkık, şadırvanlar mezbelelik. Koca Rodos adasında 3.000 Müslüman Türk kalmış. Bu kişilerin de çoğu Türkçe’yi bile unutmuş. Asimile olmaya yüz tutan Rodoslu Türklerden bazıları çocuklarına Türk ve Müslüman ismi vermeyi de bırakmış, Yunan ismi vermeye başlamışlar. Osmanlı döneminde otuza yakın cami olan adada şu an yedi cami varmış ve bunlardan da sadece biri şu an ibadete açık halde. Bir Cuma namazı sırasında çekimler yapılmış program için; maalesef pekte büyük olmayan ibadete açık olan o cami dahi dolmamış Cuma cemaatiyle. 3.000 Müslüman Türk’ün yaşadığı bir yerde bir cami dolusu Cuma cemaatinin dahi olmaması durumun vehametini göstermekte belki de. Namaza gelenlerin bazıları da değişik ülkelerden oraya çalışmaya gelmiş Müslümanlardı. Bu tablo da göstermekte ki o 3.000 Türk’ün de çoğu İslam’dan bîhaber. Halkla yapılan röportajlarda halk, 1948’den bu yana Türkiye’nin kendilerine sırtını döndüğünü söylüyorlar. Özellikle Türkiye’ye katılma ihtimali belirdiği halde Rodos’u da kapsayan ‘on iki ada’yı Türkiye’ye ilhak etmeyen İsmet İnönü’ye çok kızgınlar. Kıbrıs harekâtı sonrası üzerlerindeki baskı daha da artmış. Türkçe eğitim veren okullar kapatılmış, son müftüleri öldükten sonra Yunan hükümetleri müftülerini tanımamış. Şu an Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan’da Türk çocukları dillerini ve dinlerini öğrenemiyorlar. Özellikle Kıbrıs harekâtı sonrası birçok Türk Rodos’tan Türkiye’ye göçmüş. Kıbrıs harekâtı öncesi 15.000 civarında Türk nüfusu varmış adada. Programda gösterilen bir caminin haliyse içler acısıydı. Camiyi nikâh salonuna çevirmişler. Tam da mihrabın olduğu yerde, gelin ve damadın oturacağı masa duruyordu…
            Bunlar bizi neden mi ilgilendiriyor? Millî ve manevî bağlarımızın olduğu o insanlar hala kendilerinin vatanı olarak Türkiye’yi söylüyorlar; dinlerinin İslam olduğunu söylüyorlar da ondan. Hala dünya üzerinde çeşitli coğrafyalarda birçok Türk ve Müslüman baskı altında, zulüm görmekte… Ve bu coğrafyaların bazıları da daha yüz, yüz elli yıl öncesine kadar Osmanlı toprağı olan coğrafyalardı. Bundan yüz elli yıl önce Osmanlı için Samsun, Çarşamba ne kadar vatan toprağı idiyse; şu an Müslümanların ve Müslüman Türklerin sıkıntı yaşadıkları, Rodos, Girit, Batı Trakya, Kosova, Bosna, Kerkük, Musul, Filistin, Suriye, Mısır vb. yerler de o kadar vatan toprağıydı. Çarşambalı kendini ne kadar Osmanlı olarak görüyorsa, Kosovalı da, Filistinli de, Bosnalı da kendini o kadar Osmanlı olarak görüyordu. Bize okullarımızda maalesef o coğrafyalarda yaşayanların halleri anlatılmadı. Tarih dersleri hep 1940’lara gelince bitirildi. Sonrası sanki yaşanmamış gibi anlatılmadı; belki de şimdilik bilinmemesi istendi. Osmanlı tarihi anlatılırken hiç Suriye’nin, Mısır’ın, Balkanlar’ın, Arabistan’ın da, bir zamanlar bizim topraklarımız olduğu hissi verilmedi. Yüzünü batıya dönen Osmanlı bakiyesi üzerine kurulu yeni devlet, maalesef yüzünü batıya dönerken, sırtının da doğuya döndüğünü düşünemedi…

                                                                                                          

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder