3 Eylül 2015 Perşembe

Üstad Necip Fazıl


Hafta sonu İlim Yayma Cemiyeti’nin olağan kongresine katılmak için bir grup arkadaşla beraber İlim Yayma Cemiyeti Çarşamba şubesini temsilen İstanbul’daydık.
Cumartesi günü yapılan programlara katıldıktan sonra Pazar günü İstanbul’da biraz gezelim dedik. İstanbul’a gelip de Eyüp Sultan’a gitmeden olmaz deyip Pazar günü Eyüp Sultan’a gittik. Ardından Eyüp Mezarlığının içinden geçerek Pierre Loti’de bir çay içelim dedik. Mezarlık içerisinden geçerken birçok ünlü kişinin mezarının da yanından geçtik. Bu manzara insanın zihnine ne kadar meşhur ve tanınmış olursan ol, herkesin yeri aynı düşüncesini de getirmiyor değil. O meşhurlardan biri vardı ki Pazar günü yani 25 Mayıs ölüm yıldönümüydü.
Doğum gününü de 26 veya 25 Mayıs olarak söyleyenler var ki bir ihtimal; ölüm ve doğum tarihleri de aynı gün…
Mezarlığın içerisinden geçerken mezarı başında anılan kişi benim de çok sevdiğim şiirleri olan meşhur bir şair, mana ve aksiyon adamı, binleri heyecanlandıran nutuklar söylemiş, bir neslin mimarlarından ve ölüm tarihini anımsayamamış olmakla hayıflandığım büyük insan, Sultanu’ş – Şuara (Şairlerin Sultanı) Necip Fazıl KISAKÜREK’ti. İmam – Hatip Lisesi yıllarımda verdiği bir yıllık ödev sayesinde bu büyük şairi tanımama vesile olan ve bazı şiirlerini de bana ezberleten, şu an Çarşamba Anadolu Lisesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni ve müdür yardımcısı olarak görev yapan kıymetli hocam Mevlüt EŞGÜNOĞLU beyi burada bir kez daha hayırla yâd etmem lazım.
Programda şair – yazar Ali Erkan KAVAKLI, üstadı anlatan bir hitabede bulundu. Üstadın şiirlerinden de atıfların olduğu konuşma hakikaten üstadı çok güzel takdim ettiğini zannettiğim bir konuşmaydı. Üstadın şiirlerinden bazı bölümler okunurken şiirlerin bazılarının devamını getirebiliyor olduğumu fark ettim ki; bu beni çok sevindirdi.Tevafuken oradan geçerken şahit olduğumuz bu anma merasimine arkadaşlarla beraber biz de katıldık. Mezarı başında ölümünün 30. yılında değil de doğumunun 110. yılında bir anma programı olarak tasarlanan program maalesef yoğun katılımlı değildi. Ailesinden kimsenin orada olmaması da dikkatimi çeken diğer bir husus. Her yıl mezarı başında böyle bir etkinlik yapılıyor mu bilemiyorum ama Eyüp Belediye Başkanı, Ak Parti Eyüp İlçe Başkanı, tertip komitesi ve basın mensupları haricinde belki otuz kişi bile yoktu merasimde. İnsan kendi kendine “Değerlerimizi çok çabuk mu unutuyoruz acaba?” diye sormadan da edemiyor…
Üstadı anlatmak haddimize değil ama Cumhuriyet Döneminde şairlerin sultanı unvanı verilen tek şair olması onun ne denli büyük bir şair olduğunun tescili zaten. Aynı zamanda mana ve dava adamı da olan Üstadın hayatı, milattan önce ve milattan sonra gibi keskin çizgilerle birbirinden ayrılmış. Yıllarca aradığı şeyi bulduğunda, tüm hayatı ve haliyle sanat ve edebiyata bakışı da değişmiş Üstadın. Yazdıklarından ve söylediklerinden dolayı defalarca yargılanan, mahkûm edilen ve hapishaneleri kendine mesken edinen biri aynı zamanda Üstad… Keskin bir zekâ, ferasetli bir bakış, yılmaz bir aksiyonerdir Üstad… Binlere yön veren, binleri milyonları arkasından sürükleyebilen bir önderdir Üstad… Doğru bildiği yolda “Durun kalabalıklar! Bu cadde çıkmaz sokak.” diyebilecek kadar kararlı, “’Kim var?’ denildiği zaman sağına ve soluna bakmadan ‘Ben varım’ diyen bir gençlik” hayalleri kuran bir ideologdur Üstad… Üstadı rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. Mekânı cennet olsun.
Ruhu için el-fatiha… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder