Hayat
süresi boyunca kişide istendik davranış değişiklikleri meydana getirme süreci
olan eğitim, çoğu zaman öğretimle karıştırılmaktadır. Öğretim, bilgiyi
karşıdaki bireye sadece öğretmeyi amaçlarken; eğitim, birey üzerinde
gözlenebilen davranış değişiklikleri oluşturmayı amaç edinir. Eğitim ve öğretim
kavramları arasındaki en temel fark budur. Öğretim, kısa bir süre içerisinde
olup bitecek bir yapıya sahipken, eğitim ise uzun zaman alabilen bir süreç
işidir. Eğitimde emek vermek, sabırlı olmak, beklemek esastır. Bireyin
eğitimini bir yönüyle Çin’de yetişen bir ağaç türü olan bambu ağacına benzetmek
mümkündür. Bambu ağacının tohumu toprağa atılır; yıllarca suyu, gübresi
verilerek beklenir. Beş yıl boyunca filiz dahi vermeyen tohum, beşinci yıl
birdenbire yeşermeye, filiz vermeye başlar. Ve altı hafta gibi kısa bir sürede
yirmi yedi metre uzunluğa ulaşır. Bambu ağacının büyümesindeki sabır gibi
eğitimde de sabır şarttır.
Değerler
Eğitimi
Bir
toplumda benimsenmiş ve yaşatılmakta olan her türlü duyuş, düşünüş davranış ve kurallar,
değeri oluşturur. Değerlerin toplamı da kültürü oluşturur. İslamî kültürün en
önemli değerlerinden olan ahlâk, terbiye, edep, iffet, vicdan vb. değerler
mutlak suretle eğitim yoluyla verilebilmelidir. Bu değerlerin bireylere güzel
bir şekilde sunulabilmesi ve bireyler tarafından da bu değerlerin
içselleştirilebilmesi için gerekli ortam ve bütün materyaller
sağlanabilmelidir. Aksi takdirde ahlâktan, terbiyeden, edepten, iffetten,
vicdanî duygulardan mahrum bırakılan nesiller hem kendilerine hem de
çevrelerine zarar verebilmektedirler.
Eğitimin
hem bedene hem de ruha bakan yönü vardır. Verilen eğitim bireyin her iki yönünü
de doyurabilmelidir. Maalesef ülkemizde mana eğitimi çoğu zaman
ıskalanmaktadır. Ülkemizde eğitim oranı arttığı halde, ahlâki olgunluk ve
insanî ilişkilerdeki olgunluk gelişememektedir. Gazetelerin üçüncü sayfa
haberlerine maalesef her geçen gün yenileri eklenmektedir. Her geçen gün manaya
değil maddeye eğilim artmaktadır.
Aileler
ve toplum tarafından okullarda, kurslarda veya dershanelerde öğrencinin sınava
gireceği derslerden aldığı yüksek notlar, denemelerden aldığı yüksek puanlar çok
önemli görülürken, öğrencinin ahlâkî olgunluğu, terbiyesi, iffeti, vicdanî
gelişimi ikinci planda tutulabiliyor. Eğer derslerinde veya denemelerinde
başarılıysa, öğrencinin yanlışları görmezden gelinebiliyor. Diploma sahibi
olmak, önemli koltukları doldurmak, makam sahibi olmak, çok para sahibi olmak
hedef olarak gösteriliyor öğrencilere. Öğrenciler zihin terbiyesi, nefis
terbiyesi, irade terbiyesi gibi hasletlerden mahrum veya eksik bırakılıyorlar.
Mana yönü eksik yetişen genç psikolojik travmalara, sapkınlıklara veya
istenmeyen bazı durumlara her zaman gebe…
Nasıl Daha Kaliteli Bir Din Eğitimi
Verilebilir?
1. Din Eğitimcisinin Özellikleri:
Kaliteli bir
din eğitimi için öncelikle bu eğitimi verecek din eğitimcisinin kaliteli olması
gerekmektedir. Kaliteli bir din eğitimcisi öğrencilere karşı yaklaşımıyla,
sevgi ve özverisiyle öğrencisini etkileyebilmeli ve muhakkak öğrencisinin
sevgisini kazanabilmelidir. Öğrencisiyle arasında kalbî bir muhabbet kurabilen
din eğitimcisi, çok kısa sürede büyük işler başarabilir. Bunun yanında din
eğitimcisinin hitabeti güzel olmalı ve din eğitimcisi tatlı dilli, öfkesini
yutabilen bir kişiliğe sahip olabilmeli. Belki de en önemlisi öğrencisine
vermek istediği ahlâkî erdem ve faziletlere kendisi de sahip olabilmeli. İyi
bir din eğitimcisinde olması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz:
-
Zengin bir alan bilgisine sahip olmalı.
-
Zengin bir genel kültüre sahip olmalı.
-
Hitabeti güçlü olmalı. Öğrendiği bilgileri
pazarlamasını bilmeli.
-
Pedagojik formasyon bilgisi iyi olmalı.
-
İyi bir ahlâka sahip olmalı.
2. Sorgulayan Nesiller:
Peki, öğrenci
nasıl olmalı? Öğrenci “Niçin?”sorusunu sorabilmeli. Öğrenci herhangi bir şeyden
çekinmeden, korkmadan sormalı, sorabilmeli, sorgulayabilmeli. Kendisine, doğru
diye anlatılan dinî bilgilerin doğruluğu konusunda tatmin edilebilmeli; kalben
mutmain olmalı. “Niçin?”i soramayan nesil, taklitçilikten öteye gidemez.
Bilinçsiz taklitte taassuba ve hatta fanatizme götürebilir. “Niçin?”in olmadığı
bir eğitim bir hiçtir. Bakın nasıl? “Komutan askere sorar: ‘Asker! Vatan bizim
neyimiz?’ Asker cevap veremez. Komutan bu kez çavuşa döner ve sorar: ‘Çavuş!
Vatan bizim neyimiz?’ Çavuş cevap verir. ‘Anamızdır, komutanım.’ Komutan tekrar
askere döner ve sorar: ‘Vatan bizim neyimizmiş asker?’ Asker cevap verir:
‘Çavuşun anasıymış komutanım.”
3. Her Birey Biriciktir:
Eğitimin en
temel ilkelerinden biri olan her bireyin biricikliği, her bireyin düşünme,
algılama vb. açılardan birbirlerinden farklı olduğunu ifade eder. Hiçbir birey
bir diğerinin tamamen aynısı değildir. Benzerlikler olabilir ama asla aynısı
olamaz. O nedenle mümkün olduğunca din eğitiminde bireysel farklılıklar göz
önünde bulundurulmalı ve eğitim bireye göre verilebilmelidir.
4. Eğitimde Çevre, Aile ve Okul Bütünlüğü:
Birey ilk din
eğitimini ailesinden almalıdır. Yani bireyin ilk öğretmeni anne, babası olmalıdır.
Çocuk bazı dinî bilgileri ve dinî davranışları ailesinden görmeli, ailesinden
öğrenmelidir. Daha sonra başlayacak olan din eğitimi sürecinde, eğitim veren
kurum ile aile arasındaki irtibat çok sağlam ve sıkı olmalıdır. Sürekli kurum
ve aile arasında geri dönüşler olmalıdır. Din eğitimi alan bireyin dışarıda,
sokakta, mahallede nasıl kişilerle beraber olduğuna, nasıl kişilerle arkadaşlık
ettiğine de dikkat edilmelidir. Çünkü beraber olunan kişi ya teşvik unsurudur
ya da ayak bağı. Allah-u Teala Tevbe suresinin 119. ayet-i kerimesinde “Ey iman
edenler! Allah’a karşı takva üzere hareket ediniz ve sadıklarla beraber
olunuz.” buyurmaktadır. Peygamber efendimizde bir hadis-i şeriflerinde “Kişi
arkadaşının dini üzeredir. O halde her biriniz kiminle arkadaşlık ettiğine
dikkat etsin. (Ebu Davut)”
5. Bilgi ve Davranış Birlikteliği:
Birey
öğrendiği bilgileri davranışa dönüştürebilmelidir. Davranışa dönüşmeyen
bilginin hiçbir anlamı kalmayacaktır. Nitekim peygamber efendimiz “Faydasız
ilimden Allah’a sığınırım. (Tirmizi)” buyurmaktadır. Hadis-i şerifte gösteriyor
ki davranışa dönüşmeyen bilgi anlamsızdır. Bilginin davranışa dönüşmesi,
bilginin kalbe inişiyle olur. Mutmain bir kalpte bulunan bilgi muhakkak surette
davranışa dönüşecektir. O nedenle gençlerimize verilen dinî bilginin öncelikle
gençlerimizin kalplerine girmesi, onların gönüllerini fethetmesi elzemdir.
6. Hayat Boyu Eğitim:
Peygamber
efendimize izafe edilen bir sözde “Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz.”
buyrulmaktadır. Din eğitimi gerçekten de beşikten mezara kadar devam etmesi
gereken bir süreçtir. O nedenle din eğitimi alan da, din eğitimi veren de
sürekli olarak okumalı, araştırmalı ve öğrenmelidir. Yani tüm mü’minler hayat
boyu yeni şeyler öğrenerek kendilerini geliştirmeli; hiç kimse “Tamam, artık yeter,
ben oldum.” dememeli. Çünkü; “Oldum demek; öldüm demektir.”
Sonuç Yerine (Dinî Eğitişim)
İnsanın her alanda olduğu gibi dinî alandaki eğitimi de
süreklilik arz eden bir süreçtir. Öğretmen öğrencisini eğitirken, öğrenci de
merak ettikleriyle, sorduğu sorularla, yaptığı yorumlarla öğretmenini
araştırmaya teşvik edebilmeli ve öğretmenine yeni şeyler katabilmelidir.
Eğitimde iletişim sağlanabilmeli ve eğitişim oluşturulabilmelidir. Eğitimde
“ben” değil, “biz” olmalıdır. “Ben öğreniyorum.” değil, “Biz öğreniyoruz.”
olmalıdır. “Ben bilirim.” değil, “Sen bilirsin.” değil, “Biz biliriz.” anlayışı
olmalıdır; olabilmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder