2 Eylül 2015 Çarşamba

Değerler Eğitimi ve Kaliteli Bir Din Eğitimi İçin Olmazsa Olmazlar


            Hayat süresi boyunca kişide istendik davranış değişiklikleri meydana getirme süreci olan eğitim, çoğu zaman öğretimle karıştırılmaktadır. Öğretim, bilgiyi karşıdaki bireye sadece öğretmeyi amaçlarken; eğitim, birey üzerinde gözlenebilen davranış değişiklikleri oluşturmayı amaç edinir. Eğitim ve öğretim kavramları arasındaki en temel fark budur. Öğretim, kısa bir süre içerisinde olup bitecek bir yapıya sahipken, eğitim ise uzun zaman alabilen bir süreç işidir. Eğitimde emek vermek, sabırlı olmak, beklemek esastır. Bireyin eğitimini bir yönüyle Çin’de yetişen bir ağaç türü olan bambu ağacına benzetmek mümkündür. Bambu ağacının tohumu toprağa atılır; yıllarca suyu, gübresi verilerek beklenir. Beş yıl boyunca filiz dahi vermeyen tohum, beşinci yıl birdenbire yeşermeye, filiz vermeye başlar. Ve altı hafta gibi kısa bir sürede yirmi yedi metre uzunluğa ulaşır. Bambu ağacının büyümesindeki sabır gibi eğitimde de sabır şarttır.
            Değerler Eğitimi
            Bir toplumda benimsenmiş ve yaşatılmakta olan her türlü duyuş, düşünüş davranış ve kurallar, değeri oluşturur. Değerlerin toplamı da kültürü oluşturur. İslamî kültürün en önemli değerlerinden olan ahlâk, terbiye, edep, iffet, vicdan vb. değerler mutlak suretle eğitim yoluyla verilebilmelidir. Bu değerlerin bireylere güzel bir şekilde sunulabilmesi ve bireyler tarafından da bu değerlerin içselleştirilebilmesi için gerekli ortam ve bütün materyaller sağlanabilmelidir. Aksi takdirde ahlâktan, terbiyeden, edepten, iffetten, vicdanî duygulardan mahrum bırakılan nesiller hem kendilerine hem de çevrelerine zarar verebilmektedirler.
            Eğitimin hem bedene hem de ruha bakan yönü vardır. Verilen eğitim bireyin her iki yönünü de doyurabilmelidir. Maalesef ülkemizde mana eğitimi çoğu zaman ıskalanmaktadır. Ülkemizde eğitim oranı arttığı halde, ahlâki olgunluk ve insanî ilişkilerdeki olgunluk gelişememektedir. Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerine maalesef her geçen gün yenileri eklenmektedir. Her geçen gün manaya değil maddeye eğilim artmaktadır.
            Aileler ve toplum tarafından okullarda, kurslarda veya dershanelerde öğrencinin sınava gireceği derslerden aldığı yüksek notlar, denemelerden aldığı yüksek puanlar çok önemli görülürken, öğrencinin ahlâkî olgunluğu, terbiyesi, iffeti, vicdanî gelişimi ikinci planda tutulabiliyor. Eğer derslerinde veya denemelerinde başarılıysa, öğrencinin yanlışları görmezden gelinebiliyor. Diploma sahibi olmak, önemli koltukları doldurmak, makam sahibi olmak, çok para sahibi olmak hedef olarak gösteriliyor öğrencilere. Öğrenciler zihin terbiyesi, nefis terbiyesi, irade terbiyesi gibi hasletlerden mahrum veya eksik bırakılıyorlar. Mana yönü eksik yetişen genç psikolojik travmalara, sapkınlıklara veya istenmeyen bazı durumlara her zaman gebe…
Nasıl Daha Kaliteli Bir Din Eğitimi Verilebilir?
1.      Din Eğitimcisinin Özellikleri:
Kaliteli bir din eğitimi için öncelikle bu eğitimi verecek din eğitimcisinin kaliteli olması gerekmektedir. Kaliteli bir din eğitimcisi öğrencilere karşı yaklaşımıyla, sevgi ve özverisiyle öğrencisini etkileyebilmeli ve muhakkak öğrencisinin sevgisini kazanabilmelidir. Öğrencisiyle arasında kalbî bir muhabbet kurabilen din eğitimcisi, çok kısa sürede büyük işler başarabilir. Bunun yanında din eğitimcisinin hitabeti güzel olmalı ve din eğitimcisi tatlı dilli, öfkesini yutabilen bir kişiliğe sahip olabilmeli. Belki de en önemlisi öğrencisine vermek istediği ahlâkî erdem ve faziletlere kendisi de sahip olabilmeli. İyi bir din eğitimcisinde olması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz:
-          Zengin bir alan bilgisine sahip olmalı.
-          Zengin bir genel kültüre sahip olmalı.
-          Hitabeti güçlü olmalı. Öğrendiği bilgileri pazarlamasını bilmeli.
-          Pedagojik formasyon bilgisi iyi olmalı.
-          İyi bir ahlâka sahip olmalı.
2.      Sorgulayan Nesiller:
Peki, öğrenci nasıl olmalı? Öğrenci “Niçin?”sorusunu sorabilmeli. Öğrenci herhangi bir şeyden çekinmeden, korkmadan sormalı, sorabilmeli, sorgulayabilmeli. Kendisine, doğru diye anlatılan dinî bilgilerin doğruluğu konusunda tatmin edilebilmeli; kalben mutmain olmalı. “Niçin?”i soramayan nesil, taklitçilikten öteye gidemez. Bilinçsiz taklitte taassuba ve hatta fanatizme götürebilir. “Niçin?”in olmadığı bir eğitim bir hiçtir. Bakın nasıl? “Komutan askere sorar: ‘Asker! Vatan bizim neyimiz?’ Asker cevap veremez. Komutan bu kez çavuşa döner ve sorar: ‘Çavuş! Vatan bizim neyimiz?’ Çavuş cevap verir. ‘Anamızdır, komutanım.’ Komutan tekrar askere döner ve sorar: ‘Vatan bizim neyimizmiş asker?’ Asker cevap verir: ‘Çavuşun anasıymış komutanım.”
3.      Her Birey Biriciktir:
Eğitimin en temel ilkelerinden biri olan her bireyin biricikliği, her bireyin düşünme, algılama vb. açılardan birbirlerinden farklı olduğunu ifade eder. Hiçbir birey bir diğerinin tamamen aynısı değildir. Benzerlikler olabilir ama asla aynısı olamaz. O nedenle mümkün olduğunca din eğitiminde bireysel farklılıklar göz önünde bulundurulmalı ve eğitim bireye göre verilebilmelidir.
4.      Eğitimde Çevre, Aile ve Okul Bütünlüğü:
Birey ilk din eğitimini ailesinden almalıdır. Yani bireyin ilk öğretmeni anne, babası olmalıdır. Çocuk bazı dinî bilgileri ve dinî davranışları ailesinden görmeli, ailesinden öğrenmelidir. Daha sonra başlayacak olan din eğitimi sürecinde, eğitim veren kurum ile aile arasındaki irtibat çok sağlam ve sıkı olmalıdır. Sürekli kurum ve aile arasında geri dönüşler olmalıdır. Din eğitimi alan bireyin dışarıda, sokakta, mahallede nasıl kişilerle beraber olduğuna, nasıl kişilerle arkadaşlık ettiğine de dikkat edilmelidir. Çünkü beraber olunan kişi ya teşvik unsurudur ya da ayak bağı. Allah-u Teala Tevbe suresinin 119. ayet-i kerimesinde “Ey iman edenler! Allah’a karşı takva üzere hareket ediniz ve sadıklarla beraber olunuz.” buyurmaktadır. Peygamber efendimizde bir hadis-i şeriflerinde “Kişi arkadaşının dini üzeredir. O halde her biriniz kiminle arkadaşlık ettiğine dikkat etsin. (Ebu Davut)”
5.      Bilgi ve Davranış Birlikteliği:
Birey öğrendiği bilgileri davranışa dönüştürebilmelidir. Davranışa dönüşmeyen bilginin hiçbir anlamı kalmayacaktır. Nitekim peygamber efendimiz “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım. (Tirmizi)” buyurmaktadır. Hadis-i şerifte gösteriyor ki davranışa dönüşmeyen bilgi anlamsızdır. Bilginin davranışa dönüşmesi, bilginin kalbe inişiyle olur. Mutmain bir kalpte bulunan bilgi muhakkak surette davranışa dönüşecektir. O nedenle gençlerimize verilen dinî bilginin öncelikle gençlerimizin kalplerine girmesi, onların gönüllerini fethetmesi elzemdir.
6.      Hayat Boyu Eğitim:
Peygamber efendimize izafe edilen bir sözde “Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz.” buyrulmaktadır. Din eğitimi gerçekten de beşikten mezara kadar devam etmesi gereken bir süreçtir. O nedenle din eğitimi alan da, din eğitimi veren de sürekli olarak okumalı, araştırmalı ve öğrenmelidir. Yani tüm mü’minler hayat boyu yeni şeyler öğrenerek kendilerini geliştirmeli; hiç kimse “Tamam, artık yeter, ben oldum.” dememeli. Çünkü; “Oldum demek; öldüm demektir.”
Sonuç Yerine (Dinî Eğitişim)
İnsanın her alanda olduğu gibi dinî alandaki eğitimi de süreklilik arz eden bir süreçtir. Öğretmen öğrencisini eğitirken, öğrenci de merak ettikleriyle, sorduğu sorularla, yaptığı yorumlarla öğretmenini araştırmaya teşvik edebilmeli ve öğretmenine yeni şeyler katabilmelidir. Eğitimde iletişim sağlanabilmeli ve eğitişim oluşturulabilmelidir. Eğitimde “ben” değil, “biz” olmalıdır. “Ben öğreniyorum.” değil, “Biz öğreniyoruz.” olmalıdır. “Ben bilirim.” değil, “Sen bilirsin.” değil, “Biz biliriz.” anlayışı olmalıdır; olabilmelidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder