2 Eylül 2015 Çarşamba

İslamcılık ve Türkler



İslamcılık kavramı çokça duyduğumuz kavramlardan. Önceleri kelimenin oluşum şeklinden, İslam kelimesinin sonuna eklenen “cılık”, “cilik” eklerini hoş bulmadığımdan dolayı kullanımına karşı olduğum ve bu sebeple kullanmamaya özen gösterdiğim bir kavramdı “İslamcılık”. Ama artık öyle bir hale geldi ki kullanmamak imkânsız. Ne denmiş Mecelle’de? “Galat-ı meşhur, lügat-ı fasihten evladır.”
İslamcılık kavramının ve düşüncesinin ne zaman ve nasıl ortaya çıktığını tam olarak bilemiyorum. Ama Osmanlı Devleti’nin son döneminde de çokça duyulan bir kavram “İslamcılık.” Cumhuriyetin ilk yıllarında soluk aldırılmayan bu siyasî akım, daha sonraki yıllarda giderek daha görünür hale geldi. Özellikle Necmeddin ERBAKAN önderliğinde kurulan Millî Görüş Hareketini İslamcı bir anlayışta var sayabiliriz. Tabi ki, fikirde, sanatta, edebiyatta birçok sanatçı bu anlayışın kitleler tarafından kabulünü kolaylaştırmıştır. Mehmet Akif ERSOY, Necip Fazıl KISAKÜREK, Sezai KARAKOÇ, Nurettin TOPÇU gibi birçok yerli fikir ve sanat adamı yanında özellikle Hasan el-BENNA, Seyyid KUTUB, Mevdudî, Ali ŞERİATİ gibi fikir adamlarının kitaplarından yapılan çeviriler de bu hareketi Türkiye’de fikrî anlamda güçlendirmiş, kendini İslamcı olarak addeden kişilerin fikir dünyalarını şekillendirmelerinde etkili olmuştur. Necmeddin ERBAKAN’ın önderliğini yaptığı Millî Görüş partileri siyasette etkili olmuş ve hatta bu başarı Necmeddin ERBAKAN’ı başbakanlığa kadar taşımıştı. 28 Şubat Post Modern Darbesi sonrasında iktidardan uzaklaştırılan bu hareket içinden sonrasında Ak Parti ortaya çıkmış ve günümüzde hala iktidarda olan bu parti her ne kadar Türkiye’de İslamcı akımın tek önderi ve hâkimi gibi anlaşılan Millî Görüş tarafından kabul görmese de İslamcı bir özellik sergiliyor denebilir.
Peki, İslamcılık neydi? Neyi amaçlardı? Belki “Ümmetçilik” olarak da adlandırılabilecek bu hareket, Osmanlı Devleti içerisinde Osmanlıcılık akımından sonra yayılım alanını genişletmiş. Tüm Osmanlı sınırları içerisindeki değişik dinlerden ve milliyetlerden kişileri bir arada tutmayı amaçlayan Osmanlıcılık akımı Fransız İhtilali sonrası özellikle milliyetçilik akımının etkisiyle Osmanlı Devleti içerisinde de isyan hareketlerinin artması ve o dönem ki Osmanlı Devleti sınırlarının muhafaza edilemeyeceği anlaşılınca yerini tüm Müslümanları bir arada tutmayı amaçlayan İslamcılık akımına bırakmıştır. Özellikle Arapların isyan hareketlerinden sonra tüm Müslümanlar da tek çatı altında tutulamayacak konuma gelince de bütün Türkleri bir arada tutmayı amaçlayan Türkçülük akımının yayılım kazandığını görüyoruz.
Ümmetçilik veya İslamcılık olarak adlandırılabilecek bu siyasi akım günümüzde maalesef sadece Türkler dışındaki  Müslümanlara yönelik bir hassasiyet ve faaliyet gösteriyor izlenimi vermekte. Sanki Türkî Cumhuriyetlerle veya Ortadoğu ve Balkanlardaki Müslüman Türk topluluklarla Milliyetçilik (Ülkücülük) akımına mensup olanlar daha fazla ilgileniyor veya bu konuda daha hassaslar gibi bir izlenim sergiliyorlar. İslamcıların Filistin davası kadar Doğu Türkistan davasına da sahip çıkabilmeleri lazım. İslamcıların Mısır’da meydana gelen darbeye tepki verdikleri kadar Kırım’ın Rusya’ya ilhakına, Mustafa Abdülcemil KIRIMOĞLU’nun Kırım’a alınmamasına da tepki gösterebilmesi lazım. Suriye ve Irak’taki Türkmenlerin içinde bulundukları durumu, Azerbaycan’daki başörtüsü yasağını, Azerbaycan’daki dindarlara yapılan baskı ve kötü muameleleri, Kırgızistan’da yapılan misyonerlik faaliyetleri sonrası ne kadar Kırgız’ın Hıristiyanlaştırıldığını, Tacikistan’da on sekiz yaşından küçüklerin camilere dahi girişlerinin yasak olduğunu kaç İslamcı bilir veya bilse bile bunlardan hangisine karşı kendini İslamcı olarak vasıflandıran bir sivil toplum kuruluşu bir faaliyette bulunmuştur? Devletimiz TİKA faaliyetleri kapsamında çeşitli yerlerdeki Müslüman Türk topluluklarla ilişkileri kuvvetli tutmaya çalışıyor ama İslamî hassasiyeti olan sivil toplum kuruluşlarının da bu konularda daha hassas davranması gerektiğini düşünmekteyim. Kur’an-ı Kerim’de tüm Müslümanların kardeş olarak tanımlanmasına da uygun olacak bu anlayış şeklinin, İslamî hassasiyeti olan kişiler arasında ve siyasî duruş olarak kendini İslamcı veya Ümmetçi olarak vasıflandıran kişi veya kuruluşların İslam coğrafyasında Türklerin de bulunduğunu unutmamaları lazım geldiği kanaatindeyim…
Vesselam...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder