Geçtiğimiz haftalarda Türkiye gündemi
4+4+4 kademeli eğitim sistemi tartışmalarıyla doluydu. Televizyon, gazete,
dergi vb. kitle iletişim araçlarında konu günlerce tartışıldı. Değişik
fraksiyon ve ideolojide birçok insan değişik düşünceler ortaya attı. Bu
tasarıyı kimisi destekledi, kimisi de bu düzenlemeyle ülkenin geriye gideceğini
belirterek tasarıyı yerden yer vurdu. Herkesin bakış açısına göre artıları veya
eksileri olabilir ama düzenleme meclisten geçti ve Cumhurbaşkanı’nın da onaylamasıyla
kanunlaştı.
Daha öncesinde uygulanan “kesintisiz
8 yıllık” zorunlu eğitim uygulaması, zorunlu eğitimi sekiz yıla çıkarırken, bu
uygulamayı kesintisiz olarak uyguladığından; İmam – Hatip Liseleri başta olmak
üzere bütün meslek liselerinin eğitimini baltalamıştı. Üniversite sınavlarında
hayata geçirilen katsayı uygulaması da, meslek liselilerin alan dışında
yapacakları tercihlerinde puanlarını kırarak bu okullara talebin azalmasına
sebep olmuştu. Bu kanunla “İmam – Hatip Ortaokulları” yeniden açılacak; ortaokul
ve liselerde “Kur’an-ı Kerim” ve “Peygamberimizin Hayatı” seçmeli ders olarak
okutulacak.
Zorunlu eğitimin on iki yıla
çıkarılması beraberinde ne getirir veya ne götürür tam olarak bilemiyoruz ama
büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkede, bireylerin dininin temel
kaynakları olan “Kur’an-ı Kerim” ve “Peygamberini” öğrenmenin bu kadar
tartışılması da biraz garip. Yani insanlar çocuklarına kendi kutsallarını
öğretmek istiyorlar; bundan daha doğal bir şey olmasa gerek. Zaten yapılan araştırma
ve kamuoyu yoklamaları da bu uygulamadan toplumun şikâyetçi olmayacağını
gösteriyor. Çocuklarının “Kur’an-ı Kerim” ve “Peygamberimizin Hayatı”nı
öğrenmesine karşı çıkan biriyle karşılaşmadım henüz. Karşı çıkanlarda olabilir
ama zaten bu dersler zorunlu değil seçmeli olacak.
Ortaokul ve liselerde okutulacak
seçmeli “Kur’an-ı Kerim” dersleriyle ilgili olarak “Vay efendim! Bu dersleri
imamlar mı okutacak? Vay efendim! Kız çocukları bu derslere girerken başörtüsü
mü takacaklar? Vay efendim! Çocuklar abdest de alacaklar mı?” gibi bence çok
lüzumsuz bazı sorular da gündeme getirildi. Çocuk, yaz tatillerinde camilere,
Kur’an kurslarına “Kur’an-ı Kerim” öğrenmeye zaten gidiyor ve bu tartışılanlar
neden o zaman sorulmuyor? Ülkemizde onlarca İlahiyat Fakültesi ve Din Kültürü
ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümleri var. Bu bölümlerden mezun olanlar bu
dersi hakkıyla vereceklerdir. Hoş; cami imamı gelse okula ve bu dersi verse ne
olur? (Hala bu eski zihniyet! Öğretmen ile imamı karşılaştırma. Biri
moderniteyi diğeri gericiliği sembolize ediyor ya…) Kızlar bu derslerde
başlarını örtse ne olur? Kıyamet mi kopar. Dünyanın hangi ülkesinde ortaokul
veya liselerde başörtü yasağı var Türkiye dışında. Keşke tamamen serbest olsa
başörtüsü. “Çocuk okulda nasıl abdest alacakmış; lavabolar yüksekmiş.” Sadece
gülüp geçilecek bahaneler…
Bu kanunun belki de en önemli
artılarından biri de, İmam - Hatip ortaokullarının yeniden açılması olacak. Din
eğitimi bu kanunla 4+4 şeklinde sekiz yıl olmuş olacak. 28 Şubat öncesi İmam –
Hatip Liselerinde verilen din eğitimi altı veya yedi yıl olurdu. Bu kanunla
artık din eğitimi sekiz yıla yayılacak. Bu da daha kaliteli bir din eğitiminin
verilebileceğini gösteriyor. Pedagojik açıdan değerlendirildiğindeyse ergenlik
öncesi veya ergenlik döneminde, ahlak ve karakterin oluşum evrelerinde
verilecek kaliteli bir din eğitimi bireyler ve haliyle toplum üzerinde büyük olumluluklar
meydana getirecektir. Böylelikle, yıllarca bu memlekette birçok hayırlı işe
imza atmış “İmam – Hatip Nesli” yeniden şahlanacak. Ülkenin yönetiminde,
siyasetinde, sanatında, bürokrasisinde yeniden alnı secde gören, vicdanlı,
merhametli, kıblesi Kâbe olan nesiller görülecek. Milletimizin geleceği
inşallah Allah’ın rızasını kazanmak için çırpınan nesillere yeniden emanet
edilecek. “Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli güzel günler…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder