“Biz
her şeyi bir kadere (bir düzene, ölçüye) göre yarattık.” (Kamer, 49)
Tüm kainatı yoktan var eden ve her
an yaratma halinde olan, varlığın sahibi Allah-u Teala her şeyi bir ölçüye göre
yaratmıştır. Allah-u Teala’nın yaratışında ve var edişinde herhangi bir kusur
veya eksik görmek mümkün değildir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’inde Allah-u Teala
tabir yerindeyse “hodri meydan” diyerek “Gözünü çevir de bir daha bak! Bir
çatlak görüyor musun? (Mülk, 3)” diye buyurarak meydan okumaktadır.
Çevremize baktığımızda çiçeğinden
böceğine, kedisinden köpeğine, sineğine veya güneşinden yıldızlarına her şeyde
bir ahenk ve uyum olduğu görülmektedir.
Makro planda düşünüldüğünde Kur’an-ı
Kerim’de Allah-u Teala Dünya, Ay, Güneş ve Yıldız’lardan bahsediyor ve bizlerin
dikkatlerini uzaya doğru çekiyor. “O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için
yaratan ve sonra göğe yönelip onu yedi gök halinde düzenleyendir. (Bakara, 29)”
“Güneş ve Ay bir hesaba göre hareket etmektedir. (Rahman,5)” “Geceyi ve
gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratan O’dur. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler.
(Enbiya,33)” “O, sabahı aydınlatandır. O, geceyi dinlenme zamanı, Güneş ve Ay’ı
(vakitlerin tayini için) birer hesap ölçüsü kılmıştır. İşte bu, aziz olan (ve
her şeyi) çok iyi bilen Allah’ın takdiridir. (Enam, 96)”
Bundan on dört asır önce gelmiş bu
ayetler üzerinde düşünüldüğünde bilimin ve astronominin asırlar sonrasında
farkına vardığı hakikatleri çok daha evvelinden Kur’an-ı Kerim’in haykırdığı görülecektir.
Bırakın Güneş, Ay, Yıldızlar ve gezegenlerle ilgili bilgi sahibi olmayı
yaşadıkları yer olan Dünya’nın dahi düz olduğunu, öküzün boynuzunun ucunda veya
kaplumbağanın sırtında olduğunu varsayan toplumlara Kur’an-ı Kerim’in bu
hakikatlari haykırması bilimsel açıdan da Kur’an-ı Kerim’in mucizevî bir beyan
olduğunu gözler önüne sermektedir.
1500’lü yılların başında yaşayan
Kopernik ilk defa Güneş sisteminden bahsetmiş; Dünya’nın Güneş Sistemi’nin bir
elemanı olduğunu ve Dünya’nın da diğer gezegenler gibi Güneş’in etrafında
döndüğünü ortaya koymuştur. O tarihe kadar Batlamyus tarafından ortaya konan
teori gereği tüm bilim dünyası tüm gezegenlerin ve Güneş’in Dünya etrafında
döndüğünü zannediyorlardı. Dünya’nın belli bir yörüngede döndüğünü söyleyen ilk
kişi 1600’lü yılların başında yaşayan Jeremiah Horrocks isimli bir bilim
adamıdır. Kur’an-ı Kerim’de ise bu hakikat 600’lü yılların başında
belirtiliyordu. Yani tam bin yıl öncesinden. Böyle bir hakikati peygamber
efendimiz (sav) her hangi bir yerden duymuş veya öğrenmiş olabilir mi? İnanmak
istemeyen bazı kişilerin iddia ettiği gibi değil hakikat muhakkak. İşte sadece
Dünya’nın ve diğer gezegenlerin yörüngelerinin olduğunu beyan eden bu ayet dahi
peygamberimizin Allah-u Teala tarafından gönderilmiş hak peygamber olduğunu
ilan etmektedir.
M. Bartusiac, 1994 yılında Güneş’in de
diğer gezegenler gibi hareket etiğini ortaya koydu. Bu bilimsel tespit bilim
çevrelerinde çok büyük ilgi gördü muhakkak. Ama bu gerçeği Kur’an-ı Kerim’in
asırlar evvelinden ortaya koyduğu hakikati karşısında kim ne diyebilirdi ki? Ne
diyordu Kur’an-ı Kerim? “Güneş de yörüngesinde (kararlaştırılmış bir noktaya
doğru) akıp gitmektedir. Bu, üstün ve her şeyi bilen Allah’ın kanunudur.
(Yasin, 38)”
Edwin Hubble 1900’lü yılların başında
evrenin genişlemekte olduğundan bahsetti bilim dünyasında ilk defa. Ama bu
hakikat de yıllar öncesinde Kur’an-ı Kerim’de bahsedilen bir hakikatti. Diyordu
ki Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’inde: “Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik
ve Biz onu genişleticiyiz. (Zariyat, 47)”
Kur’an-ı Kerim bir bilim kitabı değil
şüphesiz ve her şeyin de Kur’an-ı Kerim’de olması imkansız. Veya birilerinin
yaptığı gibi bilimsel keşifler için okunacak bir kitap da değil Kur’an-ı Kerim.
Fakat içerisinde asırlar evvelinden bilinmesi mümkün olmayan ve bilim
dünyasının dahi daha yeni yeni duyduğu bazı hakikatleri barındıran bir kitap.
Sadece bu birkaç örnek dahi Kur’an-ı Kerim’in gerçekten Allah-u Teala
tarafından gönderilen hak kitap olduğunu haykırmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder